Adil yargılanma hakkı, insan haklarına devlet tarafından yapılacak müdahalelerde devletin, hakların özüne dokunmamasını sağlayarak, bu hakları güvence altına alır ve devleti, uygulayacağı iş ve işlemlerde hukuk sınırları içerisinde kalmaya zorlar[1]. Adil yargılanma hakkı, adil bir yargılanmanın minimum gereklerini güvence altına alır. Söz konusu hak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS’nin) 6. maddesinde güvence altına alınmış olup, 2001 yılında yapılan değişikle Anayasa’nın 36. maddesinde koruma altına alınmış ve temel haklar arasında sayılmıştır[2]. Adil yargılanma hakkı bugün ceza muhakemesinin temel ilkesi haline gelmiştir[3]. Diğer bir ifadeyle, tüm ceza muhakemesine hâkim temel ilke, adil yargılanma ilkesidir. İHAS. 6/1’de düzenlenen bu ilke, bir hukuk devletinin adil ve hukuka uygun biçimde adaleti gerçekleştirmesini gerektirir. Adil yargılanma ilkesi, hukuka uygun ve sağlıklı bir ceza muhakemesini güvenceye alarak, her süjeye silahların eşitliği ilkesi gereğince mümkün olduğunca en adil ve hakkaniyete uygun yargılama şansını güvenceye alır[4]. Diğer bir ifadeyle, adil yargılanma hakkı, taraflar arasında bir fark gözetmeksizin, karşılıklı olarak iddialarını ileri sürebilmeleri ve savunmalarını yapabilmeleri anlamına gelmektedir[5].
Ceza yargılamasında maddi gerçeğin ortaya çıkarılması konusunda yapılacak araştırma ve soruşturma sınırsız değildir. Hukuka uygun yöntemlere göre yapılan araştırma ve soruşturma sonucu elde edilen delillere dayanılarak eylemle/olayla ilgili maddi gerçek ortaya çıkarılmalıdır. Delil elde edilirken kişisel ve toplumsal değerlerin korunması zorunludur. Bu nedenle ceza yargılaması, kişi özgürlüğünü yakından ilgilendiren bir konudur. Dürüst ve adalete uygun yargılanmak insan haklarının en önemlilerinden biridir. Adil yargılama, ceza yargılaması hukukunun temel ilkelerinden biridir. Ceza yargılamasının amacına ulaşabilmesi için de yargılama hukukuna ilişkin kuralların tam olarak uygulanması zorunludur[6].
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre adil yargılanma kavramı, ayrıca ceza ve ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerinden ortaya çıkan unsurları da kapsar. Örneğin, Mahkeme içtihatlarında rastlanan “dava hakkı”, “taraflar arasında silâhların eşitliği”, “yargılamada yüze karşılık-doğrudan doğruyalık” gibi haklar, adil yargılanma hakkından türetilmiştir. Adil yargılanma hakkı, adalet mekanizmasının sadece işleyişini değil, aynı zamanda örgütlenmesini de ilgilendirir. Adil (dürüst) yargılanma hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bir iç hukuk kuralı haline gelmesiyle, hukukumuzun bir parçası olmuştur[7]. Adil yargılanmanın en önemli gereklerinden birisi de sanığın kanun yollarından faydalanabilme hakkıdır. Sanık kendisi hakkında yargılama makamı tarafından verilen kararların bir üst mercii tarafından incelenmesini isteyebilmelidir. Bunun için gerekli kurumlar ülkenin mevcut yargılama sistemi içerisinde düzenlenmeli ve sanığa bunlara kolaylıkla başvurabilme imkânı sağlanmalıdır[8].
Adil yargılama ve dürüst yargılama aynı şey değildir. Dürüst yargılama, gerek şekli gerek maddi açıdan usul kurallarına uygun yargılama yapmaktır (son sözün sanığa verilmesi gibi). Fakat kanuna uygun davranmak her zaman yargılamanın da adil olduğu anlamına gelmez. Kanuna uygunlukla hukuka uygunluk aynı anlama gelmez. Hukuka uygunluk kanunlarda yazılı olmasa dahi temel hukuk ilkelerine uygunluktur. Bir delilin hukuka uygunluğu değerlendirilirken yalnızca kanuna bakmak yeterli olmaz. Kanundaki hüküm hukuka aykırı olabilir. Ceza muhakemesinin amaçlarında özellikle koruma tedbirleriyle ilgili hükümler sanık haklarını korur. Hukuka aykırı deliller göz önünde bulundurulamaz; bu adil yargılanma ilkesinin bir sonucudur. Daha geniş hukuk kuralları göz önünde bulundurulmalıdır. Adil yargılanma ilkesi devlete, adliyede görev yapan soruşturma ve kovuşturma makamlarına görev yükler[9]. Ceza muhakemesi işlemlerinin hile, tehdit veya cebir gibi özgür iradeyi ortadan kaldıran veya hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillere dayanmaksızın, insani, vicdani ve hukuk devleti ilkesine uygun olarak yapılmalıdır.
Adil yargılanma ilkesi, alenilik, hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı, silahların eşitliği vb. ilkelerle çok sıkı ilişki içindedir. İlke sadece soruşturma veya araştırma evreleriyle veya bunlara ilişkin kurallarla sınırlı olmayıp, muhakemenin tümüne ilişkin ve insan onuruna uygun, merkezi noktada adilliğin bulunduğu bir yargılamayı amaçlamaktadır. Bu ilkenin silahların eşitliği ilkesi nedeniyle, gerek soruşturma gerek kovuşturma evresi ve yargılamanın sonraki aşamaları açısından devletin gerek hukuk kural ve normları gerek alt yapı olarak silahların eşitliğini sağlaması gerekmektedir. Çünkü geniş biçimde sağlanacak bir silahların eşitliği, beraberinde insaniliği gerektiren adil bir yargılamaya ve şüpheli veya sanığın sırf bu statüleri dolayısıyla maruz kalabilecekleri tehlikeyi ve yoksunlukları en aza indirmeye önemli katkı sağlayacaktır[10]. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile silahların eşitliği ilkesinin gerçekleştirilmesi bakımından sanık ve katılana paralel yetkiler sağlanmıştır. Örneğin sanık ve katılana ücretsiz müdafi ve vekil isteme hakkı tanınmış (m.149,150, 234), bu kişilere tanık ve bilirkişinin dinleneceği günün bildirilmesi zorunluluğu (m.181) kabul edilmiş, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde dosyayı inceleme ve belge örneği alma konularında haklar verilmiştir (m.153, 234/1-a/3,b/3). Yine sanığın savunma delillerinin toplanmasını isteme hakkı (m. 177), çağrılan tanıkların sanığa bildirilmesi zorunluluğu (m.179) da bu kapsamdadır. Bunlardan ayrıca, duruşmada sunulan delillere karşı tarafların görüşlerinin sorulması gereğine ilişkin CMK ‘nın 215. maddesi bir yönüyle de bu ilkeyle ilgilidir. Bu maddeye göre, suç ortağının, tanığın veya bilirkişinin dinlenmesinden ve herhangi bir belgenin okunmasından sonra bunlara karşı bir diyecekleri olup olmadığı katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine sorulur. Yine delillerin tartışılmasında taraflara eşit söz hakkının tanınması (CMK m.216) da aynı çerçevede yorumlanmalıdır. Bu hükümler emredici niteliktedir[11].
Adil yargılanma hakkı, insan haklarına devlet tarafından yapılacak müdahalelerde devletin, hakların özüne dokunmamasını sağlayarak, bu hakları güvence altına alır ve devleti, uygulayacağı iş ve işlemlerde hukuk sınırları içerisinde kalmaya zorlar[12].
Adil yargılanma hakkı, Anayasa’nın mahkemelerin bağımsızlığını ve ceza hukuku ile ilgili diğer ilkeleri düzenleyen maddelerinde saklıdır. Buna “usul hukuku açısından adil yargılanma hakkı” denir. Adil yargılanma hakkının bir de “maddi ceza hukukunu ilgilendiren yönü vardır: suç ve cezada kanunilik ilkesi uygulanır. Devlet temel hakları kısıtlarken, Anayasa’da gösterilen sebeplerle bağlıdır[13].
Şüpheli ya da sanığa yeterli savunma olanağı verilerek ve dürüstçe yapılan muhakeme adil, hakkaniyete uygundur. Adil yargılanma hakkının esasını silahların eşitliği ve dürüst işlem ilkeleri oluşturur. Buna hukuki dinlenilme hakkı da eklenmelidir[14]. Adil yargılanma hakkı, adalet mekanizmasının sadece işleyişini değil, aynı zamanda örgütlenmesini de ilgilendirir[15]. Adil yargılanma hakkının ihlali , “Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs” adı altında TCK’nın 288. maddesinde suç olarak düzenlenmiş olup, maddede şöyle denilmektedir; “ Görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, hukuka aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, elli günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır”.
Adil yargılanma hakkı, bireylerin mağdur oldukları suçla ilgili olarak adalet organlarına başvurabilme, şüpheli veya sanık oldukları adalet organları tarafından yapılan soruşturma ve yargılamalarda yeterli savunma hakkı verilip verilmediği, soruşturma ve yargılama makamlarının oluşumunun ve işleyişinin evrensel hukuk standartlarına uygun olup olmadığı, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına yönelik olarak silahların eşit olup olmadığı, soruşturma ve yargılama sürecinin dürüst ve usulüne uygun olup olmadığını ile yargılama sonucunda verilen kararın hukuki olup olmadığını denetleyebilme imkanını içermektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun adil yargılama ilkesine ilişkin 2019 tarihli bir kararında şöyle denilmektedir; “Kovuşturma aşamasında ise sanığa ve müdafisine geniş bir şekilde savunma yapma imkân ve fırsatı tanındığı, zira kovuşturma evresinde yapılan oturumlarda ayrıntıları SEGBİS kayıtlarından da anlaşılacağı üzere sanık ve müdafisinin ayrıntılı bir şekilde savunmalarını yaptıkları, tüm iddia, argüman ve delillere karşı etkin bir şekilde itiraz etme, tanık beyanlarına karşı savunma yapma ve tanıklara soru sorma haklarının tanındığı, mahkemece sanık ve müdafisinin tanık dinletme talepleri ve sanığın yokluğunda dinlenen tanıkların yeniden dinlenmesi taleplerinin reddine karar verilirken, tanıkların dinlendiği celsede sanık müdafisinin hazır olması, soru sorma imkanının tanınması, sanığa da tanıkların beyanlarına karşı savunma hakkının verilmesi ile kovuşturmada dinlenen tanıkların beyanları ve elde edilen diğer deliller itibarıyla aynı hususlarda yeniden tanık dinlenilmesine ilişkin taleplerin dosyaya yenilik getirmeyeceği ve sonuca etkili olmayacağına ilişkin gerekçe de gösterildiğinden, hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile sanığın savunma hakkının sınırlandırılmadığı, böylelikle adil yargılanma hakkının ihlâl edilmediği anlaşılmaktadır”[16].
- CENGİZ APAYDIN
İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET SAVCISI
CEZA HUKUKU BİLİNCİ TV
HUKUK VE ADALET BİLİNCİ TV
cezahukukubilinci.org
[1] Çayan ,Gökhan. Adil Yargılanma Hakkı. Ankara: 1. Baskı, 2016, 23
[2] Özbek ve diğerleri, 57.
[3] Turan, Hüseyin. Adil Yargılanma Hakkının İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’ndeki Yeri ve Önemi, TBBD, Ankara: 2009, ,S:84, 213.
[4] Roxin/Schünemann, Strafverfahrensrecht, s. 68( akt- Ünver/Hakeri, 14. Baskı, 16).
[5] Kalabalık, Halil. İnsan Hakları Hukuku. Ankara: 4.Baskı, 2015, 496-497
[6] Çınar, Ali Rıza, “Ceza Yargılamasında Olağanüstü Yasayolu Olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İtirazı”, Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer Armağanı, C:I, Ankara: 2008, 630.
[7] Centel/Zafer, 13. Baskı, 155.
[8] Karakehya, Hakan, “Türk Ceza Mahkemesinde Kanun Yolu Olarak İtiraz”, Anadolu Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir, 2002, 25.
[9] Ünver/Hakeri, 14. Baskı, 58
[10] Schmid, Strafprozessrecht, 78-79 ( akt- Ünver/Hakeri, 14. Baskı, 17).
[11] Gökcan, 445.
[12] Çayan, Gökhan. Adil Yargılanma Hakkı. İstanbul: 2016, 23
[13] Yenisey /Nuhoğlu. 6. Baskı, 74.
[14] Özbek ve diğerleri, 58.
[15] Gölcüklü, Feyyaz. “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Göre Doğru Yargılama”, ASBFD, No:11.Seminer Yayın Dizisi No:2. Ankara, 2 -3.
[16] Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, 10. 10. 2019 tarihli, 2019/390 esas ve 2019/586 sayılı kararı. (UYAP isimli Hâkim ve Cumhuriyet savcılarına Yargıtay kararlarına ulaşma imkânı sağlayan siteden alınmıştır).