Araç Kullanmak Suretiyle Trafik Güvenliğini Kasten Tehlikeye Sokma Suçunun Taksirle Yaralama ve Öldürme Suçlarındaki İçtima Sorunu Üzerine Düşünceler

Trafik kavramı, “insanların veya eşyaların hareket ederek/ettirilerek taşınması” anlamına gelip, trafik suçlarının işlenme yeri, herkesçe kullanılan kamusal trafik alanlarıdır. Bu tür alanların kullanımının bir bedele veya kontrole tabi olması kamusal niteliği ortadan kaldırmamaktadır. Ulaşım aracının nerede sevk ve idare edildiği de önem taşımaz. Ulaşım aracının motorlu bir araç olması da zorunlu değildir. Bu çerçevede bir park içinde bisiklet kullanan kişinin eylemi de tipe uygun olabilir.

5237 sayılı TCK’nın ”Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma” başlıklı 179. maddesinin 2. fıkrasında ”Kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare etme hali” suç olarak düzenlenmiş olup, maddede belirtilen suç, somut tehlike suçudur. Suç tehlikeli olabilecek şekilde araç kullanmak şartını içinde barındırmaktadır. Bu suç bakımından ayrıca bir netice öngörülmemiştir.

TCK’nın 179/2. maddesinde yer alan suçun oluşabilmesi için, bir trafik kazasının oluşması gerekli ve yeterli değildir. Suçun oluşabilmesi için, failin eylem ve davranışları ile trafik güvenliğini genel olarak tehlikeye sokması, kişilerin mal, can emniyeti açısından genel ve somut bir tehlike meydana çıkarması gerekir. Bu nedenle bu suç somut tehlike suçudur. Bu suç, sırf hareket suçu şeklinde düzenlenmiştir. Ancak tipte harekete ilişkin bir özgüleme olmadığından suçun serbest hareketli bir suç olduğu ifade edilmelidir. Bu çerçevede sevk ve idarenin kişilerin hayat, sağlık veya mal varlığı açısından tehlikeli olabilecek bir şekilde olması kullanım şeklinden kaynaklanabileceği gibi aracın trafiğe çıkmaya elverişli olmamasından da kaynaklanmış olabilir.

5237 sayılı TCK’nın 179/2. maddesinin gerekçesinde şöyle denilmektedir: “Aracın sevk ve idaresinin salt trafik düzenine aykırılığı bu suçun oluşumuna neden olmayacaktır. Bu suçun oluşabilmesi için, aracın trafik düzenine aykırı olarak ve ayrıca kişilerin hayatı, sağlığı veya mal varlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde kullanılması gerekir. Buna göre, failin salt bir trafik kuralını ihlal etmesi suçun oluşumu için yeterli değildir. Örneğin kişinin hız sınırlarını ihlal etmesi, kırmızı ışıkta geçmesi, sollama yasağını ihlal etmesi tek başına bu suçun oluşumuna yeterli değildir.”

Kural olarak, araçların hareket edebildiği tüm alanları suç mahalli kapsamında kabul etmek gerekir. Ancak kanun başlığında trafik güvenliğinden bahsedildiğinden sadece araçların trafik akışında kullanımının üçüncü kişiler açısından oluşturduğu tehlikenin kastedildiğini söylemek yerinde olacaktır; aksi takdirde trafik akışının olmadığı bir çiftlik içinde motosikletle hız yapılması halinde de kasten tehlikeli araç sürüldüğünden bahisle ceza verilebilecektir. Oysa esasen burada cezalandırılan sırf tehlikeli araç sürmek fiili değil, bu suretle trafik güvenliğini ve bununla bağlantılı olarak üçüncü kişileri tehlikeye sokmaktır.

Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçu ile Taksirle Yaralama ve Öldürme Suçlarının İçtiması Sorunu

Suçların içtiması konusunda bu suçlarla ilgili özel bir hüküm öngörülmediğinden, bu sorun genel hükümlere göre, TCK’nın 42 ve 44. maddeleri çerçevesinde çözümlenecektir. Bu suçun oluşabilmesi için, olayda kişilerin hayatı, sağlığı veya mal varlığı açısından somut bir zarar tehlikesinin doğması yeterli olup, ayrıca ölüm, yaralanma veya malın zarara uğraması gibi sonuçların gerçekleşmesi aranmamıştır. Aynı fiille birden fazla suçun işlenmesi halinde, fikri içtima kuralları uyarınca en ağır cezayı gerektiren hüküm uygulanacaktır.

Suç genel tehlikeye neden olma suçu niteliğindedir; eylemin genel bir tehlikeye yol açması yeterlidir. Bu bakımdan, eylem nedeniyle olayda bir veya birden fazla kişinin tehlikeye düşmesi arasında fark yoktur. Olayda birden fazla kişinin tehlikeye düşmesi halinde de aynı yer ve zamanda işlenen eylem dolaysıyla tek suç işlenmiş olur.

Sürücünün aracını kasten tehlike yaratacak bir şekilde sevk ve idaresi sırasında bir başka suç işlemiş olması durumunda kaç suç oluşacağı önem taşır. Örneğin, sürücünün trafiğin yoğun olduğu bir yolda araçlar arasında zikzaklar yaparak süratli bir şekilde seyrederken diğer bir araca çarparak araçtakilerin ölümüne sebep olması gibi… Burada ikinci suç taksirle işlenmiştir. Ancak failin ikinci suçu kasten işlemiş olması da mümkündür.

İkinci suçun taksirle işlenmiş olması durumunda sorunun çözümü bakımından değişik görüşler ortaya atılmıştır:

Birinci görüşe göre, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu kasıtlı bir suç olup, bu suçun taksirle neticelenmesinden söz edilemez. Başka deyişle fiil taksirli ise TCK’nın 179. maddesi, kasıtlı ise TCK’nın 85 ve 89. maddelerindeki suç oluşamaz.

İkinci görüşe göre, kasıtlı bir şekilde trafik kuralını ihlal ederek bir kişiyi yaralayan failin eylemi her iki suçu da oluşturduğundan, ortada tek fiilin bulunduğu kabul edilemez.  Eylemin ölümlü veya yaralamalı kaza ile neticelenmesi halinde geçitli suç kuralları gereği failin yalnızca yaralama veya ölüme neden olma dolayısıyla cezalandırılacağı görüşü de savunulmaktadır.

Üçüncü görüşe göre, kanun koyucu bazı normları diğer normların uygulanma imkânı bulunmadığında uygulanması amacıyla ihdas etmektedir. Böylece temel normun uygulanamadığı yerde yardımcı normlar uygulanabilmektedir. Doktrinde belirtildiği üzere zarar suçları, tehlike suçlarına nazaran asli norm niteliğinde olduğundan, görünüşte içtima kurallarından olan tali/yardımcı normun sonralığı (veya asli normun önceliği) ilkesi uyarınca yalnızca asli norm olan madde ile (örneğin TCK’nın 85-89. maddeleri ) ceza verilmelidir.

Dördüncü görüşe göre ise, zarar ve tehlike suçları arasında her zaman ve her koşulda bir asli/tali norm ilişkisi bulunmaz. Sonraki suçun taksirli olması durumunda artık “sonradan gerçekleşen” kasttan söz edilemeyeceğinden önceki suça ilişkin norm ile sonraki suça ilişkin norm arasında bir asli/tali norm ilişkisi de kurulamaz. TCK’nın 179. maddesinde bağımsız olarak cezalandırılan hazırlık hareketleri de düzenlenmemektedir. Nihayet geçitli suçtan söz etmek için normların korudukları hukuki değerlerin aynı nitelik ve türden olması, normlar arasında zorunluluk ilişkisi bulunması, önceki ve sonraki fiillerin mağdurlarının aynı olması, failin kastının başlangıçtan itibaren ağırlaşan neticeleri gerçekleştirmeye yönelik olması gerekir. TCK’nın 179. maddesi ile TCK’nın 85. maddesi arasındaki ilişki bu koşulları içermemektedir. O halde geçitli suçtan ve bu anlamda asli/tali norm niteliği taşıyan bir halden de söz edilemez. Trafik güvenliğini kasten tehlikeye sokmak suçu ile yaralama ya da öldürme eylemleri birlikte gerçekleştiğinde somut olaya göre bir değerlendirme yapılarak sonuca ulaşılmalıdır. Şayet her iki eylem arasında zaman bakımından bir fasıla yok ise, yani fiil TCK’nın 44. maddesi anlamında “bir fiil” olarak kabul edilebiliyor ise bu halde fikri içtima kuralı uygulanmalıdır. Zira tehlike yaratan fiil ile ölüm/yaralama neticesini yaratan fiil tektir. Tek bir fiil ile kanunun faklı hükümleri ihlal edildiğinden en ağır cezayı öngören hükme göre ceza verilmelidir. Örneğin hız sınırını aşarak taksirle bir kişinin ölümüne ya da yaralanmasına sebebiyet verilmesi hali gibi… Buna karşılık fail bir süre yüksek hızda ve kalabalık bir yolda zikzaklar çizerek araç kullandıktan sonra bir başka araca çarpıp yaralama ya da ölüme neden olmuş ise bu halde iki ayrı suçun bulunduğu kabul edilmelidir. Hatta bu son halde failin ikinci neticeyi olası kast ile meydana getirdiği de söylenebilir.

Kanaatimizce zarar ve tehlike suçları arasında asli/tali norm ilişkisi bulunmakta olup, asli norm zarar suçudur. Zarar suçunun oluştuğu halde tali norm olan tehlike suçundan hüküm kurulamaz. Hem kasten trafik güvenliğini tehlikeye sokma hem de taksirle yaralama veya öldürme suçlarının tek fiille işlenmesi halinde, iki eylem arasında zaman bakımından ara bulunmayıp eylem bölünemiyorsa, tek  fiil  ile iki suç oluştuğundan bu halde farklı neviden  fikri içtima kuralı uygulanmalıdır. Çünkü tehlike yaratan fiil ile ölüm veya yaralanma neticesini meydana getiren fiil tektir. Tek bir fiil ile kanunun faklı hükümleri ihlal edildiğinden en ağır cezayı düzenleyen hükme göre ceza verilmelidir.

Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun zararla sonuçlanması durumunda iki suçun oluşacağına veya kasıtlı davranışın taksirle neticelenmeyeceğine ilişkin düşünceler kimi olaylar bakımından söz konusu olabilir. Örneğin aşırı hızlı şekilde tehlikeli araç kullanılma fiili oluştuğunun A… Caddesindeki trafik görevlilerince tutanağa bağlandığı ve aracın durmaksızın yoluna devam ettiği ve şehirde birkaç tur atan failin bir yayaya çarpıp yaraladığı olayda, iki ayrı suçun oluşacağı kabul edilmelidir. Yine, failin yola dikkat etmeyip gelen aracı göremeyerek anayola çıkıp bir araca çarparak sürücünün yaralanmasına neden olması ve böylece ana yoldaki araçlar bakımından tehlikeye neden olmasına karşın hareketi taksirli olduğundan bu olayda yalnızca taksirle yaralama suçu oluşacak, TCK’nın 179. maddesindeki kasıtlı suç oluşmayacaktır. Buna karşın, failin trafik kuralını kasten ihlal etmesi nedeniyle başlayan hareketin devamının zararla sonuçlanması durumunda, artık bu sonucun başka bir fiilin sonucu olduğunu ileri sürmek güçtür. Ayrıca iki fiilin başlayıp ayrıldığı noktaları saptamak da mümkün değildir. Bu bakımdan, örneğin caddede hızla yarış yaptığı sırada veya kırmızı ışıkta durmayıp ilerleyerek bir kişiye çarpıp ölümüne neden olan kişinin eyleminde kasten tehlikeye neden olma ile olayın özelliğine göre kasıtlı veya taksirli ölüme neden olma suçlarının meydana geldiğinin kabul edilmesi zorunludur. Başka deyişle, böyle bir örnekte ortaya çıkan neticenin, kasten tehlikeye neden olma fiilinin neticesi olmadığı ileri sürülemeyecektir.

Trafik güvenliğinin kasten tehlikeye sokulması neticesinde kişilerin hayatı, sağlığı veya mal varlığı açısından bir zarar meydana gelmiş ise, failin kusurluluğuna göre farklı suçlar da oluşabilecektir. Örneğin failin kasten kırmızı ışıkta geçerek tehlikeli araç kullanması sonucu refüje çarpıp aracında bulunan mağduru yaralaması veya öldürmesi şeklinde gelişen olayda, sanığın trafik güvenliğini tehlikeye sokma eylemi ve taksirle yaralama/taksirle ölüm meydana gelmiş ise, bu durumda failin TCK’nın 179/2. maddesindeki suçlardan dolayı farklı neviden fikri içtima (TCK’nın 44. maddesi) hükümlerine göre cezalandırılması gerekir. Ancak trafik güvenliğini kasten tehlikeye sokan kişi, bu davranışı sonucunda bir trafik kazasına neden olabileceğini ve hatta bu kazada birilerinin yaralanabileceğini veya ölebileceğini öngörmesine rağmen kırmızı ışıkta geçerek meydan verdiği yaralama veya ölüm neticesi açısından failde en azından olası kastın varlığının kabulü gerekir. Bu durumda ise trafik güvenliğini tehlikeye sokma ve olası kastla yaralama/öldürme suçu birlikte oluşacağından, meydana gelen ölüm veya yaralama suçları açısından failin neticeye göre TCK’nın 81, 21/2 ve 86, 21/2 veya 87,21/2 maddeleri nedeniyle, TCK’nın 44. maddesi gereğince en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırması gerekir. Ayrıca belirtmemiz gerekir ki trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu ile doğrudan kastla veya olası kastla yaralama/öldürme suçu birlikte gerçekleştiğinde, zarar suçları mağdur veya maktul sayısınca oluşur.

Yargıtay, tehlike ve zarar suçu bağlamında konuyu değerlendirmekte; zarar meydana gelmiş olması halinde bu durumu tehlike suçundan daha ağır kabul ederek taksirle yaralama veya öldürme suçlarına ilişkin düzenlemelere göre hüküm kurmaktadır. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir: “Failin yönetimindeki otomobille seyri sırasında belirtilen şekilde kazaya karışarak trafik güvenliğini tehlikeye sokma ve taksirle yaralama suçlarını işlediğinin kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına neden olan sanığa atılı suçun zarar suçu niteliğinde olduğu da değerlendirilerek taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasıyla yetinilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın ayrıca trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan da mahkûmiyetine karar verilmesi kanuna aykırıdır.”

Uygulamada Cumhuriyet savcıları tarafından farklı neviden fikri içtima kuralları gereğince soruşturma aşamasında cezası ağır olan suçtan kamu davası açılarak trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan kamu davası açılmamaktadır. Hatta soruşturma aşamasında eylem sadece taksirle yaralama olarak nitelendirilip, mağdurun şikâyetçi olmadığı hallerde TCK’nın 89. maddesi gereğince kovuşturmaya yer olmadığına karar verilerek trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu soruşturma veya yargılama konusu yapılmamaktadır.

Yargılama aşamasında ise taksirle yaralama suçunu düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 89. maddesi kapsamında bulunan zarar suçundan şikâyetten vazgeçilmiş olması nedeniyle CMK’nın 223. maddesi gereğince şikâyetten vazgeçme nedeniyle davanın düşmesine karar verilmekte olup trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu cezasız bırakılmaktadır.

Kanaatimizce Cumhuriyet savcıları tarafından trafik güvenliğini tehlikeye sokma ve taksirle yaralama suçlarının birlikte işlediğinin kabulü halinde, farklı neviden fikri içtima kuralları gereğince soruşturma aşamasında hem tehlike suçu olan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan hem de zarar suçu olan taksirle yaralama suçundan kamu davası açılması gerekmektedir. Yargılama aşamasında ise mahkemece farklı neviden fikri içtima kuralları gereğince sanığın müeyyidesi ağır olan suçtan cezalandırılması gerekmektedir. Böylece işlenen suçlar cezasız kalmayacaktır.

KAYNAKÇA

(1) Çakmut, Y, Ö, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nda Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçları, Alman-Türk Karşılaştırmalı Ceza Hukuku, Cilt III, Yeditepe Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2010.

(2) Hafızoğulları, Z, Aygün, E, E, Ulaşım Araçlarına ve S3Cabit Platformlara Karşı Suçlar, Ankara Barosu Dergisi, 2011/1.

(3) İçel, Kayıhan/Evik, A. Hakan, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınları, İstanbul 2007.

(4) İsfen, S, K, Alman ve Türk Ceza Hukukunda Trafik Güvenliğini Kasten Tehlikeye Sokma Suçları, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2013.

(5) Kaymaz, Seydi/Gökcan, Hasan Tahsin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda Taksirle Adam Öldürme ve Yaralama Suçları, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2006.

(6) Önder, Ayhan, Ceza Hukuku Dersleri, Filiz Kitabevi, İstanbul 1992.

(7) Özgenç, İ, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2005.

(8) Özbek, V, Ö/Kanbur, M,N / Doğan, K/Bacaksız, P/Tepe,İ, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2014.

(9) Parlar, A/Hatipoğlu, M, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Yorumu, Ankara 2007.

(10) Şen, E, Yeni Türk Ceza Kanununun Yorumu, C 1, 2006.

(11) Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 27.11.2012, 2012/3682 E, 2012/25422 K.

(12) Yaşar, O/Gökcan, H, T/Artuç, M, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, C 4, Adalet Yayınevi, Ankara 2014.