Cumhuriyet Savcısının Kolluğu Yönlendirmekteki Rolü

5271 sayılı CMK’nın 158.nci maddesinde, “suça ilişkin ihbar veya şikâyet, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabilir. Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikâyet, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Bir kamu görevinin yürütülmesiyle bağlantılı olarak işlendiği iddia edilen bir suç nedeniyle, ilgili kurum ve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyet, gecikmeksizin ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir”, denilmek suretiyle yasa koyucu ceza soruşturmasının Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütüleceğini açıkça belirtmiştir.

Cumhuriyet savcısının soruşturma aşamasındaki görev tanımını şu şekilde yapabiliriz: Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle suç haberini alır almaz kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlayan, bu amaçla doğrudan veya emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığıyla her türlü araştırmayı yapabilen, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri araştırıp toplayarak güvence altına almakla ve şüpheli ile mağdurun haklarını korumakla yükümlü bulunan, toplanan deliller ışığında şüpheli hakkında atılı suçun işlendiği hususunda kamu davası açılmasını gerektirir yeterlilikte şüphe oluşturuyorsa bir iddianame düzenleyerek kamu Cumhuriyet Savcısının Kolluğu Yönlendirmekteki Rolü Dr. Cengiz APAYDIN İstanbul Anadolu Cumhuriyet Savcısı 16 Makale davası açmakla görevli olan; ancak soruşturma evresi sonunda, şüpheli hakkında kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermekle görevli olan adli bir makamdır.

Doktrinde Cumhuriyet savcısının yargı organının mı yoksa yürütme organının mı içinde yer aldığı tartışılmaktadır.

Bir görüşe göre, Cumhuriyet savcısı iddia makamını temsil ederek iddia görevini yerini getirmek suretiyle yürütme organı içinde yer alır. 

Bir diğer görüşe göre, Cumhuriyet savcısının birtakım idari görevlerinin bulunması onun yürütmeye bağlı olduğunu göstermez. Cumhuriyet savcısı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na tabidirler. Cumhuriyet Savcıları kanuni konumları gereğince sanığın lehinde ve aleyhinde iddia görevlerini yaparken taleplerinde tamamen serbesttir. Savcılık, ceza muhakemesinde toplumsal iddia makamını işgal etmekte ve yasaların uygulanmasını sağlamak ve denetlemek suretiyle adalete ilişkin yetkilerini kullanmakta ve bu anlamda bir adalet organı olmaktadır.

Kanaatimizce, Cumhuriyet Savcısı siyasal bir organ olan Adalet Bakanlığına bağlı ve yürütme organı içerisinde idari ve hiyerarşik bir ilişki çerçevesinde görev yapan bir süje değildir. Cumhuriyet Savcısı siyasi değil, adalete uygun düşüncelerle hareket ederek hukukun uygulanmasını sağlar. Parlamenter sistemde kuvvetler ayrılığı ilkesi gereğince, bağımsız ve tarafsız yargı ancak soruşturma makamı olan Cumhuriyet Savcısının yargı organı içinde bir adalet organı olması halinde mümkündür. Cumhuriyet Savcısı idarenin(hükümetin) egemenlik iradesini değil, devletin hukuk iradesini temsil etmektedir. Bu nedenle kamu hukuku adına hareket etmektedir. Bir eylemin suç olup olmadığı yönünde soruşturma yapan, eylemin suç olduğunun belirlenmesi durumunda şüpheli hakkında iddianame düzenleyen, atılı suçun unsurlarının oluşmaması halinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı veren ve CMK 171’de belirtilen cezayı kaldıran şahsi sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulların ya da şahsi cezasızlık sebebinin varlığı halinde, kamu davası açmakta takdir yetkisi bulunan, soruşturma aşamasındaki tüm adli işlemlerden sorumlu ve karar organı olan Cumhuriyet savcısının adli bir organ olduğu açıktır.

5271 sayılı CMK’nın 160. maddesi gereğince, Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet Savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür. (CMK m. 160) Dolayısıyla, suç soruşturması sırasında şüphelinin haklarının güvencesi Cumhuriyet savcısıdır.

Eski CMK döneminde, savcılara, doktrinde, onların tek yetkili olduklarını vurgulamak için, hazırlık soruşturmasının beyi, patronu veya kralı gibi yakıştırmalar yapılırdı.

Yeni CMK’da da Cumhuriyet savcılarının soruşturmanın hukukçu olan tek otoritesi olması nedeniyle, doktrinde Cumhuriyet savcılarına soruşturma evresinin imparatoru olduğu yönünde unvan verilerek Cumhuriyet savcısının büyük yetkilere sahip olduğu ileri sürülmüştür. Oysa Cumhuriyet savcısının hangi yetkiyi ne şekilde kullanacağı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda açıkça belirtilmiş olup, soruşturmanın eski CMK’nın aksine sadece Cumhuriyet savcısı tarafından başlatılarak yapılması hukuk güvenliği açısından yerinde bir düzenlemedir. Eğer bu düzenleme ile birlikte gerçek anlamda bir adli kolluk düzenlemesi yapılsa idi, bu Türk Ceza Hukuku sisteminde bir devrim olurdu. Yeni CMK’da savcı, soruşturma evresinin tek karar merkezidir. Kararları bir hukukçu olarak o alacak; emrindeki adli kolluk uygulayacaktır. Bu yeni durum kolluğu da sıkıntıdan kurtaracaktır. Artık başlarında, karar almada onlara önderlik eden bir hukukçu olacaktır. Eski CMK’da yer alan ve kolluğun fazla yetki kullanmasına ve bu yüzden soruşturma evresinde insan hakları sorunları yaşanmasına yol açan 156. madde yeni CMK’ya alınmamıştır.

Cumhuriyet Savcısı, bir suç soruşturması sırasında, doğrudan doğruya veya emrindeki adlî kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir ve bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. (CMK m. 161) Adlî kolluk görevlileri, ise Cumhuriyet Savcısının emri üzerine, el koydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri 17 Makale emrinde çalıştıkları Cumhuriyet Savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet Savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür. (CMK m. 161/2)

5271 sayılı CMK 164/2 madde ve fıkrasına göre, “soruşturma işlemleri, Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları doğrultusunda öncelikle adli kolluğa yaptırılır. Adli kolluk görevlileri, Cumhuriyet savcısının adli görevlere ilişkin emirlerini yerine getirir”. Bu düzenleme, CMUK döneminde farklı olarak kolluğun doğrudan doğruya araştırma yapmasını kabul etmemiştir.

Doktrinde, CMK’nın önemli önemsiz ayrımı yapmadan, her soruşturma işlemi için Cumhuriyet savcısının emrini arayan, gecikmesinde sakınca olan hallerde dahi Cumhuriyet savcısı adına işlem yapmasını yasaklayan düzenlemelerinin her geçen gün daha iyi hukuk ve insan hakları eğitimi alarak kalitesini yükselten 400.000 civarındaki kolluk görevlilerini tamamen etkisiz ve pasif hale getirdiği ileri sürülmektedir. 

Kanaatimizce soruşturma işlemlerinin Cumhuriyet savcısı emriyle yürütülmesiyle, ceza hukukunun uygulanması, özgürlüklerin sağlanması ve hukuk güvenliğinin korunması amaçlanmaktadır. Ceza içeren kanunların tam olarak uygulanması ve özgürlüklerin sağlanarak bireyin ve toplumun gelişmesi açısından soruşturmaların uzmanlaşmış ve sayıları arttırılmış Cumhuriyet savcıları tarafından başlatılmasının ve yürütülmesinin önemi büyüktür.

Kanun koyucu, bir suç haberini alan kolluk görevlisinin ne yapması gerektiğini düzenleyen eski CMUK’nın 156. maddesini yeni kanuna almamakla, bir suçla ilgili kolluğun tek başına harekete geçemeyeceğini ve kolluğun Cumhuriyet Savcılığından bağımsız olarak bir anlam ifade etmediğini vurgulamak istemiştir. Cumhuriyet savcısı, her olayla ilgili, adlî kolluk görevlilerine emirleri yazılı, acele hâllerde, sözlü olarak verir. Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir. (CMK m. 161/3) 

Doktrinde, kolluğun uygulamada karşılaştığı problemlerden birisi olarak, Cumhuriyet savcısının verdiği emirleri yazılı hale dönüştürme alışkanlığının bulunmaması ve bunun özellikle, emrin uygulanmasında hukuka aykırı bir durum ile karşılaşıldığında, kolluk ve Cumhuriyet savcısı arasında, verilen emrin içeriğinin yanlış anlaşıldığı tartışmalarının doğmasına neden olduğu, sonuç olarak da, suç soruşturmasını işbirliği içinde yürütmesi gereken, kolluk ile Cumhuriyet savcısı ilişkilerinin zedelendiği ileri sürülmektedir.

Cumhuriyet savcısının adli kolluk görevlilerine verdiği emrin yazılı olması, acele hallerde sözlü olarak verilen emirlerin en kısa sürede yazılı hale getirilmesi zorunluluğu CMK’nın161/3. madde ve fıkrasında yasal olarak düzenlenmiştir. Cumhuriyet savcılarının yasal zorunluluğu yerine getirme alışkanlıklarının bulunmadığını ileri sürmek, hukuk adamı olan Cumhuriyet savcılarına yönelik haksız bir eleştiriden öteye gitmemektedir. Uygulamadaki esas sorun kolluğun nicelik ve nitelik olarak yetersizliği nedeniyle olayları Cumhuriyet savcısına bildirmekteki eksikliğidir. Suçların unsurlarının neler olduğu, hangi eylemlerin suç teşkil ettiği, hangi eylemlerin hukuki ihtilaf olduğu, suç delillerin hukuka uygun olarak nasıl toplanacağı, hangi suçun uzlaşma kapsamında olduğu hangi durumda hangi işin nasıl yapılması gerektiğini kolluğun bilmemesidir. Bunun sebebi adli kolluk görevlilerinin yeterince eğitilmemesi ve uzmanlaşmaya gereken önemin verilmeyişidir. Cumhuriyet savcılarının da nicelik ve nitelik olarak yetersizliği nedeniyle kolluk görevlilerini yapacakları işlemlerle ilgili yönlendirememekte oldukları ve suçların değişen özelliklerine göre ayrı ayrı emir vermekte zorlandıkları uygulamada gözlenmektedir. Cumhuriyet savcıları ve kolluk görevlileri bazen Avrupa Birliğine uyum kapsamında bazen de panik hükümlerle sürekli değişen yasaları kavramakta ve uygulamakta zorluk çekmektedirler.

2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun Ek 6. Maddesi gereğince, polis, bir suça ilişkin olarak kendisine yapılan sözlü ihbar ve şikâyetleri ve görevi sırasında öğrendiği suça ilişkin bilgileri yazılı hale getirir. Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alır.

Bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis, olay yerinin korunması, delillerin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için acele tedbirleri aldıktan sonra el koyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhal Cumhuriyet savcısına bildirir ve Cumhuriyet savcısının emri doğrultusunda işin aydınlatılması için gerekli soruşturma işlemlerini yapar. Yapılacak araş- 18 tırma sonunda edinilen bilginin bir kabahate ilişkin olduğu hallerde, konu araştırılarak gerekli yasal işlem yapılır veya yapılması sağlanır. Polis, suçun delillerini tespit etmek amacıyla, Cumhuriyet savcısının emriyle olay yerinde gerekli inceleme ve teknik araştırmaları yapar, delilleri tespit eder, muhafaza altına alır ve incelenmek üzere ilgili yerlere gönderir. PVSK’nın ek 6. maddesiyle polise verilen yetkilerin sadece olay yeri işlemleri ile sınırlı olduğu açıktır. Burada polisin yetkisi çok daha somut bir alana isabetli olarak yerleştirilmiştir.

Yeni CMK, soruşturma evresini savcı merkezli düzenlemiştir. Savcı bu evrenin bel kemiğidir. Savcılık iyi çalışmazsa, ülkemizde iyi bir ceza muhakemesi yapılması mümkün değildir. Hemen hemen her şey ona bağlıdır. Artık sadece masasında oturan bir savcı yoktur. Yeni CMK’ya göre; o da sahaya inecektir. Kolluğun yıllardır talepte bulunduğu bir husus nihayet gerçek olmuştur. Ancak bilinmelidir ki, Cumhuriyet savcısının sahaya inmesi kolluğun bu alandan çıkmasını gerektirmemektedir. Bu safhada; başta Cumhuriyet savcısının emrinde bulunan adli kolluk görevlileri olmak üzere, diğer kamu görevlileri de talep halinde Cumhuriyet savcısına yardımcı olacaklardır.

CMK 164 ve devamı maddelerinde adli kolluğa ilişkin yeni düzenlemeler getirilmiş ise de kolluğun çalışma yöntemleri ve savcı kolluk ilişkisi açısından eski CMK’nın uygulamasından çok farklı bir uygulama pratiğe yansımamıştır. Maalesef Cumhuriyet savcısının emir ve talimatları ile adli kolluk tarafından soruşturmaların başlatılmasına ilişkin düzenlemeler nüfusu az olan ilçeler hariç, istenen ölçüde uygulanamamaktadır. Cumhuriyet savcılarının sayılarının azlığı nedeniyle meydana gelen boşluğu kolluk doldurmaktadır.

Türkiye’de yaklaşık 3500 Cumhuriyet savcısı bulunmakta olup yaklaşık 400.000 kolluk görevlisine Cumhuriyet savcılarının her olayla ilgili olarak ayrı ayrı emirler verip soruşturmayı yapmaları fiilen imkânsızdır. Bu yüzden özellikle büyükşehirlerde kolluk görevlileri eski CMK sisteminde olduğu gibi hareket ederek soruşturmalarda olay yeri işlemleri dışında da ifade alıp delil topladıktan sonra Cumhuriyet savcısına bilgi vererek soruşturma evrakını Cumhuriyet savcılarına verdikleri gözlemlenmektedir. Kanaatimizce Cumhuriyet savcısı sayısının arttırılması ve ceza yargılama sürecinin acil servisi olarak nitelendirilebilecek soruşturma süreci içerisinde hukuk fakültesi mezunlarından oluşacak Cumhuriyet savcı yardımcılarıyla CMK’nın Cumhuriyet savcılarına verdiği yetkilerin Cumhuriyet savcısı ve yardımcıları tarafından kullanılmasının sağlanmasıyla insan hakkı ihlallerinin azaltılması ve hukuk güvenliğinin geliştirilmesi amaçlanmalıdır.