CMK’nın 250. maddesine göre, Türk Ceza Kanun’unda yer alan; 1. Hakkı olmayan yere tecavüz (madde 154, ikinci ve üçüncü fıkra) 2. Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (madde 170), 3. Trafik güvenliğini tehlikeye sokma (madde 179, ikinci ve üçüncü fıkra), 4. Gürültüye neden olma (madde 183), 5. Parada sahtecilik (madde 197, ikinci ve üçüncü fıkra), 6. Mühür bozma (madde 203), 7. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (madde 206), 8. Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama (madde 228, birinci fıkra), 9. Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması (madde 268), suçları. b) 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinin birinci, üçüncü ve beşinci fıkraları ile 15 inci maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen suçlar. c) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 93 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen suç. d) 13/12/1968 tarihli ve 1072 sayılı Rulet, Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanunun 2.maddesinde belirtilen suç. e) 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek 2.  maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde belirtilen suçlarda seri muhakeme usulü uygulanır.

Görüldüğü üzere kanun koyucu seri muhakeme kapsamındaki suçları tahdidi olarak tek tek belirlemiştir[1].  Diğer bir ifadeyle, tahdidi olarak sayılan bu suçlar dışında seri muhakeme usulüne başvurulma olanağı bulunmamaktadır. Kanun koyucunun neden bu suçları seri muhakeme usulü kapsamına aldığı bilinmemektedir, zira gerekçede bu hususta bir veri bulunmamaktadır. Suç seçimindeki belirsizlik öncelikle, katalog suçların hızla genişletilmesi tehlikesi bulunduğu izlenimi vermektedir[2]. Seri muhakeme kapsamındaki suçların haksızlık içeriklerinin ve cezalarının nispeten daha az olduğu açıktır[3].  Seri muhakeme usulü kapsamındaki suçlarda, suçtan zarar görenleri belirsiz insanlardan oluşması nedeniyle, yasa koyucu iş yükünü azaltmaya ve ceza adalet sistemini etkinleştirmeye yönelik bir ceza politikası oluşturmuştur.

5271 sayılı Kanun’un 250. maddesinde yer alan suçlar, yalnızca hapis cezası öngörülen suçlar olabildiği gibi hapis cezası ile birlikte veya hapis cezasının yerine adli para cezası öngörülen suçlar da olabilmektedir. Sınırlı sayılan bu suçlarda yaptırım aralığına bakıldığında; hapis cezası olarak en az iki aydan başlayan ve en fazla beş yıla kadar öngörülen suçlara yer verildiği görülmektedir. Suçların genel çoğunluğu için üç yıl ve daha az hapis cezasının varlığı söz konusudur. Ayrıca kanun koyucu tarafından 250.maddeye eklenen suçların hiçbirinin şikâyete tabi soruşturulan ve kovuşturulan suçlardan seçilmemesi seri muhakeme usulünden beklenen faydanın anlaşılması açısının önemlidir. Kanun koyucu suç tiplerini belirlerken uluslararası mevzuatların çoğundan farklı olarak, sınırlı sayı prensibine gitmiş; yaptırım aralığı veya yaptırım üst sınırı belirlemeyi tercih etmemiştir. Örneğin, Fransa’da 5 yıl ve altı hapis cezası içeren suçların tümü hakkında Cumhuriyet savcısı ile anlaşmaya varılması mümkündür[4].

Ön ödeme ve uzlaştırma kapsamındaki suçlar seri muhakeme usulüne tabi değildir. Uzlaştırma bir onarıcı adalet kurumu olup seri muhakeme usulü bir onarıcı adalet kurumu değildir.

Seri muhakeme kapsamına alınan özellikle ruhsatsız silah taşımak, bulundurmak veya satın almak suçu ( 6136 Sayılı Yasa’nın 13/1)  ile alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanmak suretiyle trafik güvenliğini tehlikeye sokma (TCK m. 179/3)  suçlarının korudukları hukuki değerler ile belirtilen suçları işleyen faillerin tehlikelilik halleri gözetildiğinde seri muhakeme kapsamına alınmasının insan yaşamı, kamu düzeni ve ceza adalet sistemi açısından büyük sakıncalar barındırdığı açıktır.

Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle ya da başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına rağmen araç kullanan kişilerin hem zarar hem de tehlike oluşturma potansiyeli büyük suçlar olması nedeniyle ceza indirimini değil ceza artırımını gerektiren suç tiplerindendir. Aynı doğrultuda olmak üzere ruhsatsız silah taşımak suçu öncü bir suç olup nihai suçların işlenmesine yönelik işlenen bir suç tipidir. İnsan öldürme veya yaralama suçların büyük çoğunluğu ruhsatsız taşınan silahlarla işlenmekte olup bu kadar büyük bir tehlike ve zarar potansiyeli içeren bir suç tipinin seri muhakeme kapsamına alınmasının suçla mücadele açısından özensiz bir tercih olduğu kanaatindeyiz.

Yargıtay’ın beş adet silaha kadar ruhsatsız silahı taşımayı/bulundurmayı veya satın almayı 6136 Sayılı Yasa’nın 13/1. maddesine aykırılık olarak kabulü yönündeki kararları, bu suçun seri muhakeme usulü kapsamına alınması kararının yanlışlığını açıkça ortaya koymaktadır. Beş adet ruhsatsız silah taşıyan bir kişiye bir yıl hapis ve 30 gün adli para cezası verip, 5271 sayılı CMK’nın 250/4. madde ve fıkrası gereğince ½ oranında indirim yapılarak şüpheli hakkında 6 ay hapis ve 15 gün adli para cezası belirlenmesine, adli para cezasının günlüğü 20 TL olarak toplam 300 adli para cezası olarak belirlenmesi ve şüphelinin adli sicilinde kasıtlı suçtan mahkûmiyeti olmaması halinde CMK’nın 231. maddesi gereğince hükmün açılanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde ruhsatsız silah taşıyan, bulunduran veya satın alan faillerle mücadelenin yetersiz olacağı açıktır. Uygulamada ruhsatsız silah taşımak, bulundurmak veya satın almak eylemlerini gerçekleştiren faillerin büyük bir çoğunlukla kasıtlı suçlardan adli sicil kayıtlarının bulunması da bu suçu işleme eğiliminde olan kişilerin tehlikelilik potansiyellerini göstermektedir. Seri muhakeme usulünün amacı cezaları indirmek değil, suç ve suçla mücadeleyi hızlı ve etkin hale getirmek olarak düşünülmelidir.

Ceza adalet sistemimizde adli kolluğun bulunmaması ve Cumhuriyet savcılarının uzmanlık eğitimlerinin eksikliği nedeniyle araştırma, soruşturma ve delil toplamaya yönelik yaşanan sıkıntıların suçun nitelendirilmesinde ciddi sorunlar yarattığı açıktır. Kolluğun ve Cumhuriyet savcısının hangi eylemin hangi suçu oluşturduğu, hangi suçlarda hangi delillerin hangi yöntemlerle toplanması gerektiğine ilişkin eğitilmesi şarttır. Yargılama yapılmaksızın ve delillerle doğrudan temas edilmeksizin yapılan seri muhakeme usulünde, delillerin değerlendirilmesinin ve suç vasfının belirlenmesinin titizlikle yapılması şarttır [5].

DOÇ. DR. CENGİZ APAYDIN

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET SAVCISI

CEZA HUKUKU BİLİNCİ TV

HUKUK VE ADALET BİLİNCİ TV

cezahukukubilinci.org

[1] Karakehya/Tunçer, 26.

[2] Aygörmez, Gülsün A/Haydar,Nuran/Korkmaz, Mehmet, “Seri Muhakeme Usülüne İlişkin Sorunlar”, ASBÜ Hukuk Fakültesi Dergisi (2019/2 ) , 264

[3] Taşkın, 21.

[4] Ildırar, 123.

[5]Ruhsatsız tabanca ve süngü ile kılıç’ın birlikte bulunması halinde, ruhsatsız silah taşıma eylemin sürekliliği dikkate alınarak 5237 sayılı TCK’nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralı uyarınca en ağır cezayı gerektiren fiilden hüküm kurulması gerekmekte ise de; sanıkta ele geçen kuru-sıkı tabancanın Kriminal Polis Laboratuvarının raporunda namlusu içerisinde dairesel bir gaz ayırıcı parçasının mevcut olduğu, ancak bu haliyle özel nitelikteki ateşli silah fişeği durumuna dönüştürülmüş fişekleri atabildiğinin belirtildiği ve sanıkta tadil edilmiş bilyeli mermi ele geçilememiş olması karşısında, sanığın tüm aşamalarda suça konu silahın kuru-sıkı tabanca olduğuna ilişkin savunmasının aksine ele geçen tabancanın vasıflarını bildiğine dair her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı cihetle, sanık hakkında 6136 sayılı Yasanın 13/3. maddesinden mahkûmiyet kararı verilemeyeceği, ancak iddianameye konu ve bilirkişi raporuna göre 6136 sayılı Yasa kapsamında kabul edilen süngü ve kılıç olduğu anlaşılmakla, sanığın sadece 6136 sayılı Yasanın 15/1. maddesine aykırılık suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hükümler kurulması yasaya aykırılık oluşturmaktadır”. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin, 15. 02. 2022 tarihli, 2021/10276 esas ve 2022/6993 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır). Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir diğer kararında şöyle denilmektedir; “ Dairemizin süregelen uygulamalarına göre, evde veya işyerinde bulundurulan mermilerin 50 ve daha az olması halinde 6136 sayılı Yasanın 13/4; 51-250 adet arasında olması durumunda 13/3. madde ve fıkrasına; 251 adet ve daha fazla olması halinde ise 13/1. maddesine uyan suçun oluşacağı dikkate alınarak; Sanığın evinde yapılan aramada 10 adet ateşli silah mermisi bulunmuş olması karşısında, eyleminin hükümden sonra 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete ‘de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe gire 6763 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile değişik 5237 sayılı TCK’nın 75. maddesi uyarınca suçun ön ödeme kapsamına alınan 6136 sayılı Kanunun 13/4. maddesine uyduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, yasaya aykırılık oluşturmaktadır”. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin, 22. 06. 2022 tarihli, 2021/7188 esas ve 2022/10322 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).