TAKSİR

  Doç. Dr. Cengiz APAYDIN
Cumhuriyet Savcısı
    Cenk Ayhan APAYDIN
Avukat-Yazar

CEZA HUKUKU BİLİNCİ TV

cezahukukubilinci.org

TAKSİR

Taksirli sorumluluğun esasını önlenebilir olan istenmeyen zararlı sonuçları önlemeye yönelik objektif davranış kurallarına uymama olup taksirli sorumluluğu belirten özellik, tedbirsizlik ve özensizliktir, yani tedbir almak ödevinin ihlal edilmesidir. Nitekim 5237 sayılı TCK da taksirin esasını dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlaline dayandırmaktadır. Taksir, zararlı sonucun gerçekleşmemesi için iradenin yeterli olarak kullanılmaması ve dolayısıyla objektif dikkat ve özenin gösterilmemesi ile ortaya çıkmaktadır[1].

Taksirin unsurları şunlardır; fiilin taksirle işlenebilen bir suç olması, özen yükümlülüğünün yerine getirilmemiş olması, hareketin iradi olması, neticenin öngörülebilir olması ve hareket ile netice arasında nedensellik bağının varlığıdır.

Taksir basit taksir ve bilinçli taksir olarak ikiye ayrılmaktadır. Basit taksir, taksirin en çok karşılaşılan şekli olup, objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak fail tarafından öngörülebilir nitelikteki neticenin öngörülmemesidir. Fail dikkat ve özen yükümlülüğüne uygun davransaydı neticeyi öngörebilecek ve netice meydana gelmeyecektir[2]. Bilinçli taksir, tipe uygun, hukuka aykırı bir neticenin gerçekleşmesi ihtimal dâhilinde bulunmakla beraber, failin neticeyi öngörmesine rağmen, bu neticeleri önleyebileceğine yükümlülüklere aykırı biçimde güvenerek çaba sarf etmesine karşın istenmeyen neticenin meydana gelmesi halidir[3]. Yargıtay’ın bilinçli taksir olası kast ayrımına ilişkin bir kararında şöyle denilmektedir;”Olay günü Ahmet .. ve Şükrü .. maktul Aziz ve katılan Hasan’ın babaları olan katılan Ramazan …’in işletmiş olduğu oto yıkamacıya geldikleri, … 7560 plakalı aracı temizlemesi için yıkamacıya bıraktıkları, ayrıca araçta av tüfekleri olduğunun söylenmesi üzerine, aracın bagajında bulunan iki adet av tüfeğinin maktulün kardeşi Ömer tarafından işyerinin yazıhanesinin duvar dibine bırakıldığı, daha sonra maktulün arkadaşı suça sürüklenen çocuğun olay yerine geldiğinde, önce uzun süreden beri arkadaşı olan Aziz ile bir süre sohbet ettiği, daha sonra suça sürüklenen çocuğun dükkân içerisinde yazıhane olarak kullanılan yere geçtiği, burada katılan Hasan’ın suça sürüklenen çocuğa tüfekleri göstererek dokunmamasını istediği, buna rağmen suça sürüklenen çocuğun Ahmet Eşen adına kayıtlı olan av tüfeğini alıp kurcalamaya başladığı, Hasan’ın suça sürüklenen çocuğu uyardığı ancak suça sürüklenen çocuğun Hasan’ı dinlemediği ve tüfeği kurcalamaya devam ettiği, bunun üzerine Hasan’ın Aziz ve Ömer’e durumu haber verdiği, bir süre sonra maktul Aziz’in suça sürüklenen çocuğun bulunduğu dükkân içindeki baraka tipi yere geldiği, suça sürüklenen çocuğa 2-3 metre mesafede durup suça sürüklenen çocuğu uyardığı sırada suça sürüklenen çocuğun tüfeğin ateş alabileceğini ve ölüm neticesinin gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, öngördüğü neticenin gerçekleşmemesi için çaba sarf etmediği ve dolayısıyla kabullenip kayıtsız kalarak tüfeği Aziz’e doğru doğrultup bir el ateş ettiği, bu şekilde silahtan çıkan saçmalardan dolayı maktul Aziz’in hayatını kaybettiği, katılan Hasan’ın ise yaşamını tehlikeye sokacak şekilde yaralandığı, bu şekilde maktul Aziz’e yönelik olası kastla öldürme, katılan Hasan’a yönelik ise olası kastla yaralama suçunu işlediği anlaşılmıştır. Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterildiği, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin suça sürüklenen çocuk tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, alınan raporların yeterli ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, suç vasfının tespitinde isabetsizlik bulunmadığı, eyleme uyan suç vasfı ile yargılama sonucunda oluşan kanaat ve takdire göre ceza yaptırımının yasal bağlamda ve gerekçesi gösterilerek belirlendiği, anlaşıldığından katılanlar vekili ile suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz sebeplerinin incelenmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır”[4].

Gerek bilinçli gerekse basit taksirde, fail gerçekleşen neticeyi istememektedir. Basit taksirde, fail öngörmesi gerekeni öngörmemekte, bilinçli taksirde ise, öngördüğü halde gerçekleşmesini istemeyip, bunun için gerekeni yapmaktadır[5].

Bilinçli taksir halinde ceza artmakta olup taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır. Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez. Ancak bilinçli taksir halinde failin sadece cezasında indirim yapılabilir. Bilinçli taksir halinde faile verilecek ceza, TCK’nın 22/3. maddesi uyarınca, üçte bir oranından yarı oranına kadar artırılır. Bu itibarla taksirin bilinçli taksir kabul edilmesi, cezayı ağırlaştıran bir durumdur. (TCK m.22/6). TCK’nin 22/6. maddesinde düzenlenen şahsi cezasızlık nedeni basit taksir bakımından söz konudur. Bilinçli taksir halinde failin cezai sorumluluğu devam etmekte, fakat cezasından indirim yapılır.

Şikâyet bakımından farklılık arz etmektedir. Şöyle ki, taksirle yaralama suçu bakımından soruşturma ve kovuşturma şikâyete bağlıdır. Bilinçli taksir durumunda ise, TCK’nin 89/1. maddesi kapsamındaki yaralama suçu hariç, diğer yaralama şekillerinde şikâyet aranmaz(TCKm.89/5).

Hürriyeti bağlayıcı cezanın adli para cezasına dönüşmesi bakımından farklılık bulunmaktadır. Gerçekten taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası, uzun süreli olsa bile TCK’nin 1/a. maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilebilmektedir. Buna karşılık, bilinçli taksir durumunda hapis cezası ancak kısa süreli olduğu takdirde adli para cezasına çevrilebilmektedir; uzun süreli olduğu takdirde adli para cezasına çevrilmesi TCK’nın 50/4. maddesi gereği mümkün değildir. Sanık hakkında bilinçli taksir ile öldürme veya yaralama suçların dan verilen 1 yıldan fazla hapis cezası, hapis cezasının uzun süreli olması nedeniyle TCK’nın 50/4. maddesi uyarınca para cezasına çevrilemez[6].

Bilinçli veya basit taksir halinde kaç kişi yaralanmış veya ölmüşse özel bir içtima hali kabul edilerek eylem tek suç olarak kabul edilmiştir. Oysa doğrudan veya olası kast halinde ölen ve/veya yaralanan kişi sayısınca suç oluşmaktadır. Bilinçli taksir halinde ceza artırılırken olası kast halinde ise ceza azaltılmaktadır.

  Doç. Dr. Cengiz APAYDIN
Cumhuriyet Savcısı
    Cenk Ayhan APAYDIN
Avukat-Yazar

CEZA HUKUKU BİLİNCİ TV

cezahukukubilinci.org


[1]     Apaydın, Kusurluluk, 203.

[2]     Apaydın, Kusurluluk, 235.

[3]     Apaydın, Kusurluluk, 244-245.

[4]     Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 3. 07. 2024 tarihli, 2023/544 esas ve 2024/4953 sayılı kararı ((UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[5]     Önder, Ayhan, Ceza Hukuku Dersleri, İstanbul 1992, 336; Centel / Zafer / Çakmut, 411.

[6]     Apaydın, Kusurluluk, 48