CEBİR, ŞİDDET, KORKUTMA VE TEHDİT İLE SUÇ İŞLEME HALLERİ

TCK Madde 28- (1) Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır. Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı maddi bir zorlama sonucu bir suç işlemek mecburiyetinde bırakılan kimsenin içinde bulunduğu duruma cebir denir[1]. Böyle bir durumda isteği dışında hareket etmek zorunda kalarak suç işleyen kişi kusurlu görülmez. Çünkü başka türlü hareket etme yeteneği elinden alınmıştır. 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun aksine 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda bu konu düzenlenmiştir. Buna göre, karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet sonucunda suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet kullanan kişi suçun faili sayılır. O halde, her cebir ve şiddet failin kusurluluğunu etkilemeyecek, karşı koyamama veya kurtulamama olgularının varlığı araştırılacaktır. Belirleyici olan, kişinin karşı koyamayacağı kadar güçlü bir cebir ve şiddetle karşı karşıya olup olmamasıdır[2].

Cebir durumunda, bir suçu işlemeye zorlanan kimse başka türlü hareket etme olanağından tamamen yoksun bırakılmış ve adeta cebir kullanan kişinin aracı haline gelmiştir. Örneğin, nöbetçinin bağlanıp nöbet yerinden uzaklaştırılması, tren makasçısının dövülüp baygın hale getirilmesi sonucunda makası zamanında açmasına engel olunması, banka güvenlik elemanlarının aynı şekilde etkisiz hale getirilmesinden dolayı suçun işlenmesini önleyememesi durumlarında, kusurluluğu kaldıran cebir vardır[3]. Kusuru kaldıran cebirde, fail cebri uygulayanın iradeden yoksun aracı haline gelmez. Kendisine uygulanan fiziki gücün yarattığı acıyla iradi olarak fiilini gerçekleştirir[4].

Kendisi tarafından bilerek sebebiyet verilmemiş olan ve başka türlü karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı halen var olan ağır ve muhakkak bir zarardan kendisini veya başkasını korumak maksadıyla kendisine işlettirilmek istenen suçu işleyen kimsenin durumuna korkutma denir[5].

Korkutmada kusurluluğun kalkması için, ağır ve muhakkak bir zarar yoksa failin kusurluluğu etkilenmez ve işlediği suçtan sorumlu olur. Örneğin, bir kimse aç bırakılsa ve açlığa dayanamayarak kendisine işletilmek istenen suça ilişkin icra hareketlerine başlamak zorunda kalsa, ağır ve muhakkak bir zararla karşı karşıya bırakıldığı içindir ki, kusursuz sayılacaktır[6].

Tehditte zarar henüz gerçekleşmiş olmayıp, ilerde gerçekleşecek bir zararın gerçekleşmesinden korkutulmak için bir suç işleme durumu vardır ve bu bakımdan tehdit korkutmadan ayrılır[7]. Henüz gerçekleşmemiş, ileride gerçekleşecek olan zarardan kurtulmak için suç işleyen kişi kusurlu sayılmaz. Ancak, bunun için tehdidin konusu ile işlenen suç arasında bir orantı bulunması gerekir[8].

  Doç. Dr. Cengiz APAYDIN
Cumhuriyet Savcısı
    Cenk Ayhan APAYDIN
Avukat-Yazar

CEZA HUKUKU BİLİNCİ TV

cezahukukubilinci.org


[1]     Öztürk, Bahri/ Erdem, Mustafa, Ruhan, Ceza Hukuku Genel Hükümleri ve Özel Hükümler (Kişilere ve Mala Karşı Suçlar), Ankara 2007, 171.

[2]     Centel/ Zafer/ Çakmut, 406.

[3]     Dönmezer/Erman, C. II, 332.

[4]     Zafer, 346.

[5]     Öztürk / Erdem, Ceza Hukuku Genel Hükümleri ve Özel Hükümler, 171.

[6]     İçel/Evik, 217.

[7]     Dönmezer/Erman, C. II, 333.

[8]     Apaydın, Kusurluluk, 54-55.