KANUN YARARINA BOZMA

KANUN YARARINA BOZMA

Yasa yolları, yargılama makamlarının hukuku uygulama noktasında maddi ve hukuki konularda yanlış değerlendirmeler yapma ihtimalleri üzerinden, yapılan veya yapıldığı iddia edilen hukuka aykırılığın giderilmesi açısından, kararın kural olarak başka bir yargı makamı tarafından denetlenerek, kararın hukuka uygun hale getirilmesi ve uygulamada yargı birliği sağlamak için düzenlenmiş hukuki denetim mekanizmalarıdır. İdarenin veya yargı makamlarının verdikleri kararların denetlenebilir olması, şeffaf bir hukuk devleti olmanın gereğidir[1].

Modern ceza muhakemesinin amacı, maddi gerçeği bulmak suretiyle adaletin tecellisi ile hukuka olan güveni artırmaktır. Bu amacın hukuk devleti ilkesi ışığında, yargılamanın bütün süjeleri ve toplumun hak ve menfaatleri gözetilerek gerçekleştirilmesi şarttır. Yargılama sonucunda mahkeme tarafından verilen karar ile bu amaç ortaya konmakta ve somutlaşmaktadır[2].

Yasa yolları, kesinleşmiş veya kesinleşmemiş kararlara karşı hukukun gerçekleşmesine ve adalete olan güveni oluşturmaya yönelik olarak düzenlenmiştir. Kesinleşmemiş kararlara karşı olağan yasa yollarına, kesinleşmiş kararlara karşı ise olağanüstü yasa yollarına gidilebilir. Olağan yasa yollarına gidilmeden, olağanüstü yasa yollarına gidilemez. Kesinleşmemiş kararlara karşı gidilen kanun yolları itiraz, istinaf ve temyiz olup olağan kanun yollarıdır. Buna karşılık kesinleşmiş kararlara karşı olağanüstü kanun yolları ise, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın itirazı, kanun yararına bozma ve yargılamanın yenilenmesidir[3].

Kanun yararına bozma, olağanüstü, istisnai ve dar kapsamlı bir denetim yolu olup, hukuk güvenliği ve kesin hükmün otoritesinin korunması amacıyla, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümdeki her türlü hukuka aykırılık için değil, ancak uygulamadaki esaslı yanlışlıklar ile esasa etkili usul hataları ve kanunda sınırlı olarak belirlenen nedenler üzerine gidilebilecek bir kanun yoludur[4].

       Kanun yararına bozmaya, ancak istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık hâlinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir. Ciddi boyuta ulaşmayan ve sadece yapılan uygulamanın hatalı olduğunun tespiti ile yetinilmesi sonucunu doğuran hukuka aykırılıkların bu yolla çözülmesinde kanun yararı olmadığı gibi, bu uygulamanın kesin hükmün otoritesini sarsacağı da açıktır. Bu bağlamda delillerin takdir ve tercihinde hataya düşüldüğünden bahisle hükmün kanun yararına bozmaya konu edilmesinin, bu olağanüstü kanun yolunun amaç ve kapsamıyla bağdaşmayacağında kuşku bulunmamaktadır[5].

      Hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay tarafından bozulması istemini, yasal nedenlerini belirterek Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtay’ın ilgili ceza dairesine verir. Yargıtay’ın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar. Kanun yararına bozma olağanüstü bir kanun yoludur[6].

 Kanun yararına bozma, 5271 sayılı Kanunun 309 ve 310. maddelerinde, olağanüstü ve istisnai bir kanun yolu olarak düzenlenmiştir. 5271 sayılı Kanunun 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde, hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması talebini, kanuni nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması talebini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ilgili ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi hâlinde karar veya hüküm kanun yararına bozulacak, yerinde görülmezse talep reddedilecektir. Böylece ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır[7].

Kanun yararına bozmada incelemenin kapsamı “hukuka aykırılık” olduğu için, bu kanun yolu temyiz niteliği taşımaktadır[8]. Kanun yararına bozma, kesin kararlara karşı gidilen bir yol olması sebebiyle, olağanüstü kanun yoludur. Mahiyeti itibariyle kesin olan, Yargıtay’dan başka yargılama makamlarınca denetlenerek kesin hale gelen veya temyiz edilmeksizin kesinleşen kararlarda bozdurulmasındaki fayda, kararın kesin hüküm olarak kalmasındaki faydadan daha önemli olduğunda bu yola başvurulması gerekmektedir. İşte bu nedenle, kesin hükmü kaldıran bu yol ancak ve ancak olağanüstü olabilir[9].

5271 sayılı Kanunun 309. maddesinde, kanun yararına bozma talebine konu edilemeyecek hâllerden bahsedilmemiştir[10]. Uygulamadaki esaslı yanlışlıklar ile esasa etkili usul hataları dışında kalan, hâkimin kanaat ve takdirine ait fiili sorunlardan dolayı kanun yararına bozmaya gidilemez[11]. Olaya ilişkin tüm deliller toplanıp değerlendirilmişse delil takdiri yapılarak verilen bu karar aleyhine noksan kovuşturma yapıldığından ya da takdirde yanılgıya düşüldüğünden bahisle kanun yararına bozma yoluna başvurulamaz[12].

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 13.03.2024 tarihli ve 2023/1-111 Esas, 2024/117 Karar sayılı kararında, “… YCGK’nın 14.11.1988 tarihli ve 427-466 sayılı kararında da; ‘…Sübut bulmayan veya yasal unsurları itibarıyla suç oluşturmadığı görülen bir eylemde, uygulamaya veya sair yasaya aykırılıklara ilişkin hususların yazılı emir üzerine incelenmesini mümkün görüp yargılamanın temelini ve esas amacını oluşturan sübut ve suçun tekevvün edip etmediğine ilişkin incelemeyi mümkün görmemek hukuken ve mantıken izahı mümkün olmayan bir husustur.’ şeklindeki kabul ile suçun oluşup oluşmadığının bu yolla denetlenebileceği; 20.09.1993 tarihli ve 201-201 sayılı kararında ise, yargılama hukuku ile maddi hukuk kurallarına aykırılık yanında, mevcut delillerin mahkûmiyet için yeterli olmaması veya delil bulunmaması hâllerinde de bu yola başvurulmasının olanaklı olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır… Sanığa atılı suçun yasal unsurları itibarıyla oluşmadığına yönelik kanun yararına bozma isteminin, hâkimin takdir ve kanaat hakkına ilişkin olmayıp maddi ceza hukukunu ilgilendiren ve başka yolla da denetlenme imkânı bulunmayan ciddi bir hukuka aykırılık iddiası taşıması karşısında, somut olayda mahkûmiyet hükümlerine esas teşkil edecek şekilde delil bulunup bulunmadığı ile mevcut delillerin yerinde değerlendirilip değerlendirilmediği, bu bağlamda suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı hususlarının, kanun yararına bozma talebine konu edilebileceği…” şeklindeki açıklamalar ile delillerin veya hukuk kurallarının yanlış değerlendirilmelerinden kaynaklanan, hüküm ve kararlardaki hukuki değerlendirme hatalarıyla ilgili olarak kanun yararına bozma yoluna başvurulmasının mümkün olduğu kabul edilmiştir[13].

Cezanın arttırılması ya da aleyhe değiştirilebilmesi yönünde açık bir hükmün yokluğu karşısında kanun yararına bozma, kural olarak hükümlü aleyhine sonuç doğurmaz. Öte yandan bozmanın sanık/hükümlü lehine tesiri, bu kez adaletin tecellisinin geç de olsa bir aracı olması niteliği dolayısıyla CMK’nın 309. maddesinde kabul görmüştür. Bu, yalnızca sanığın/hükümlünün değil kanunun da yararına olan bir çözümdür[14]. Kanun yararına bozma yolunun zararlı yönü, yargının kesinlik otoritesine ters düşmesidir. Bu nedenle, kanun yararına bozma yolu çok istisnaidir. Ancak giderilmesinde çok büyük fayda olan hukuka aykırılıklar bakımından ve sanık aleyhine sonuç vermemek şartı ile haklı görülebilir[15].

Suç vasfının tayini ile atılı suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı hâkimin takdiri kapsamında olmayıp maddi ceza hukukunu ilgilendiren ve başka yolla da denetlenme imkânı bulunmayan ciddi bir hukuka aykırılık oluşturduğundan kanun yararına bozma yolu ile kararın denetlenerek hukuka uygun hale getirilmesinde hukuki ve fiili yarar bulunmaktadır. Maalesef Yargıtay yanlış suç vasfı ile kurulan hüküm ile ilgili olarak kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceğini belirtmiş olup bu kararın hukuka aykırı olduğu kanaatindeyiz.

Yargıtay’ın katılmadığımız kararında şöyle denilmektedir;” Dosya kapsamında kanun yararına bozma istemi değerlendirildiğinde; sanık hakkında özel hayatın gizliliği suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı bulunmayan İlk Derece Mahkemesince, sanığın, kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan ek savunması alınıp, yapılan yargılama ve delillerin usulünce değerlendirilmesi sonucu sanığa yüklenen ve sübut bulan ” sanıkların telefonla sanık Erdal’ın konuştuğu ve yaptıkları aleni olmayan konuşmayı kaydettikleri” şeklindeki eylemde özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun unsurlarının bulunmadığının ve eylemin kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunu oluşturduğunun kabulü ile sanık hakkında bu suçtan mahkûmiyet kararı verildiği anlaşılmakla, delil takdiri yapılarak verilen bu karar aleyhine, sübutu kabul edilen eylemin kişisel verilerin kaydedilmesi suçunu oluşturmasından dolayı suçun vasıflandırılmasına ilişkin takdirde yanılgıya düşüldüğünden bahisle kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacağından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin reddine karar vermek gerekmiştir[16].

Eylem 5237 sayılı Kanunun 134/1. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmakta olup mahkemece 5237 sayılı Kanunun 133/1. maddesinde düzenlenen kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan hüküm kurulması açık bir hukuki hata olup atılı suçların eylemlerinin ve müeyyidelerinin farklı olması göz önüne alındığında kanunu yararına bozma konusu yapılması gerekmektedir.  

      Doç. Dr. Cengiz APAYDIN
Cumhuriyet Savcısı
 

[1] Apaydın, Cengiz, Ceza Muhakemesine Egemen İlkeler Işığında Olağan ve Olağanüstü Kanun Yolları, Güncellenmiş 2. Baskı, Ankara, 2025, 7-8.

[2]Erem, Faruk, ‘‘Ceza Usulünde Kesin Hüküm’’, AÜHFD, C:20, S:1, 1963, 38.

[3] Apaydın, 8.

[4] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 17. 02. 2025 tarihli, 2023/5205 esas ve 2025/1646 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[5] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 17. 02. 2025 tarihli, 2023/5205 esas ve 2025/1646 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[6] Apaydın, 266.

[7] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 17. 02. 2025 tarihli, 2023/5205 esas ve 2025/1646 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[8]   Yenisey, Feridun/Nuhoğlu, Ayşe, Ceza Muhakemesi Hukuku, 6. Baskı, Ankara, 2018,  931.

[9]   Demir, Mehmet, “Kanun Yararına Bozma”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2010, 30

[10] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 17. 02. 2025 tarihli, 2023/5205 esas ve 2025/1646 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[11] 26.10.1932 tarihli ve 29-12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı.

[12] Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 25.10.1993 tarihli ve 260/281 sayılı kararı.

[13] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 17. 02. 2025 tarihli, 2023/5205 esas ve 2025/1646 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[14]    Aygün Eşitli, Ezgi, “Ceza Muhakemesi Kanunu’nda Kanun Yararına Bozma”, TBBD 2016, S: 122, 196.

[15]    Yenisey, Feridun, “Kanun Yararına Bozma (Olağanüstü Temyiz)” Uğur Alacakaptan’a Armağan, C:I, İstanbul 2018, 730.

[16] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 17. 02. 2025 tarihli, 2023/5205 esas ve 2025/1646 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır). İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının, ..numaralı iddianamesiyle sanık hakkında 2018 tarihinde işlediği özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan, 5237 sayılı Kanunun 134/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasına ve aynı Kanun’un 53. maddesi gereği hak yoksunluklarına karar verilmesi talebiyle kamu davası açılmıştır.  İstanbul Anadolu 63. Asliye Ceza Mahkemesinin, .. karar sayılı kararı ile sanık hakkında 21.05.2018 tarihinde işlediği kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçundan, 5237 sayılı Kanunun 133/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, söz konusu kararın, istinaf edilmeksizin 14.06.2022 tarihinde kesinleştiğine ilişkin kesinleştirme şerhi düzenlenmiştir.