ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİ İLKESİ – DOÇ.DR.CENGİZ APAYDIN
Her insanın kendine ait bir özel hayat çevresi vardır. Bu, bireyin küçük dünyasını oluşturur ve devlet müdahalesine karşı korunmuştur[1]. Evrensel standartlara sahip demokratik bir hukuk devletinde kişilere, maddî ve manevî olarak kendilerini geliştirecekleri özgür bir yaşam alanı sağlanır. Anayasa’nın 20. maddesinde ve İHAS’nin 8. maddesinde, gerçek kişilerin ve özel hukuk tüzel kişilerinin devletin veya üçüncü kişilerin haksız saldırılarından korunmuş özgür bir alana sahip bulundukları açıkça ifade edilmiştir.
Anayasamıza göre, herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz (m. 20)[2]; kimsenin konutuna dokunulamaz (m. 21); herkes haberleşme hürriyetine sahiptir, haberleşmenin gizliliği esastır (m. 22). Soyut olarak belirtilen bu özgürlükler korunan hukuki yararlar olarak Türk Ceza Kanunu’nda somutlaşmaktadır.
Gizli ve saklı olan bir şeyin meydana çıkarılabilmesi için konutta veya ilgilinin özel alanında arama yapılabilir. Arama işlemi, temel haklardan biri olan özel yaşamın gizliliği ilkesini kısıtladığı için Anayasa’nın 13. maddesi doğrultusunda hâkim kararı koşuluna bağlanmıştır[3].
İnsan hayatının esas itibariyle iki yönünün bulunduğu kabul edilir. Bunlar hayatın genel ve özel yönleridir; hayatın özel yönü de özel hayat ve hayatın gizli alanı olmak üzere ikiye ayrılır[4].
Hayatın genel yanı, herkes tarafından bilinip girilen, en dış ve genel alandır[5]. Bu nedenle korunacak bir gizliliği veya sırrı bulunmadığından, konumuz bakımından bir özelliği yoktur.
Özel hayat ise istenirse ancak en yakın bir veya birkaç kişiyle paylaşılabilen, esasen gizli olan, nisbi sırlar barındıran bir alandır. Özel hayat, bedeni ve manevi bütünlüğünü de içerir. Hayatın özel yanı her hukuk devletinde koruma altına alınmıştır. Hayatın gizli alanı ise, kişinin kimseyle paylaşmadığı sır, gizli duygu ve düşünce alanıdır. Bu alana kişinin kendisiyle baş başa kaldığı alan, kişinin son sığınağı da denebilir[6].
Hayatın gizli alanı mutlak bir şekilde korunur, hatta dokunulmaz sayılırken, özel hayat nispi olarak korunmuştur. Özel hayat dar bir çerçevede, örneğin bir aile içinde söz konusu olabilirken, hayatın gizli alanı sadece bireyi ilgilendirir ve ondan başkasının bu alana girebilmesi asla kabul edilemez; bu nedenle de dokunulmazdır.
Hayatın gizli alanına girilmesi kişi için yıkımdır. Bu nedenle her türlü devlet müdahalesine karşı korunmuştur ve dokunulmazdır. Buna karşılık özel hayat alanı ise, yine devlet müdahalesine karşı korunmuş olmakla birlikte dokunulmaz değildir; bu yönüyle nispi bir korumaya sahiptir. Nihayet, en dış alan olan hayatın genel yanı bakımından herhangi bir koruma söz konusu değildir[7].
İnsanın dinî inancı, belli konuda ne düşündüğü vs. hayatın gizli alanı içinde kalır. Anayasa’nın 24. maddesi, “… kimse, ibadete, dinî ayin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz…” ve Anayasa’nın 25. maddesinde “… kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz…” denilmek suretiyle bu husus dile getirilmiştir.
Hayatın gizli alanı mutlak dokunulmaz olması karşısında bu alana örneğin, arama koruma tedbiri ile yapılacak müdahale, aramayı hukuka aykırı kılar. Buna göre aramanın konusunu, kural olarak, kişinin cinsel yaşamını ortaya çıkaracak belgelerin aranması oluşturamaz. Bununla birlikte, devletin suçla mücadelesinin bir gereği olarak hayatın özel alanına bir koruma tedbiri ile müdahale mümkün olmalıdır. Ancak böyle bir tedbire başvururken oranlılık ilkesinin bir gereği olarak, bundan beklenen fayda ile ihlal edilen menfaat arasındaki denge her zaman gözetilmek zorundadır. Denge, ihlal edilen menfaat lehine bozulduğu an hayatın özel alanı ihlal edilmiştir. Bu anlamda örneğin, hiçbir gerekçe yokken kişinin gece yarısı evinin aranması, onun özel yaşam alanının ihlalidir. Devletin suçla mücadele etme gerekçesi artık burada geçerli değildir[8].
Maddi gerçeği ortaya çıkarmaya yönelik olarak yapılacak soruşturma ve/veya kovuşturmanın özel hayatın gizliliğini ihlal etmemesi şarttır. Eğer bir soruşturma ve/veya yargılama özel hayatı incelemeyi zorunlu kılmaktaysa incelemenin gizli bir şekilde ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması gerekir. Yarışan değerler kıyaslandığında ölçülülük ilkesi ışığında maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amaçlanmalıdır. Cumhuriyet savcısının soruşturmanın gizliliği sınırlarını aşarak özel hayatın gizliliğini ihlal edebilecek ifadelerden ve tutumlardan kaçınması gerekir. Özellikle soruşturma ve/veya yargılamaya taraf olmayan kişilerin özel hayatlarına ilişkin gizliliğinin ihlal edilmemesi şarttır.
Doç. Dr. Cengiz APAYDIN
Cumhuriyet Savcısı
[1] Özbek, Veli Özer / Doğan, Koray / Bacaksız, Pınar, Ceza Muhakemesi Hukuku,14. Baskı, Ankara, 2021
, 67.
[2] Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar. Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir (AY. 20).
[3] Çulha, Rifat /Demirağ, Fahrettin/Nuhoğlu, Ayşe/Oktar, Salih/Tezcan, Durmuş. (Editör: Yenisey, Feridun) Ceza Muhakemesi Hukuku Başvuru Kitabı. 2. Baskı, İstanbul, 2017, 81.
[4] Öztürk/Erdem, 174.
[5] Özbek ve diğerleri, 67.
[6] Özbudun, Ergun, Özel Haberleşmenin Gizliliği, AÜHFM; 50. Yıl Armağanı, Ankara 1977, 266.
[7] Öztürk/Erdem, 174.
[8] Özbek ve diğerleri, 70.