ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇUNDA HUKUKA AYKIRILIK UNSURU- AVUKAT CENK AYHAN APAYDIN
Hukuka aykırılık suçun unsurlarından biri olup hukuk düzeni ile çatışarak hukuka karşı çıkmak anlamına gelmektedir. Fiilin kanuni tipe uygun olması halinde, eylemin suç oluşturup oluşturmadığı fiilin haksızlık olup olmamasına göre değişecektir. Haksızlık ancak failin eyleminin bütün hukuk düzeniyle çeliştiği, yani hukuka aykırı olduğu zaman söz konusu olur. Kanuni tipine uygun bir fiil işlenmiş olmasına rağmen, böyle bir fiilin işlenmesine olanak tanıyan bir hukuk kuralının bulunması halinde, işlenen fiilin hukuka aykırı olduğundan söz edilemez. Hukuk düzeni tarafından bir fiilin işlenmesine müsaade eden ve dolayısıyla fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldıran bu nedenlere, hukuka uygunluk nedenleri denilmektedir[1]. Hukuka aykırılık, sadece ceza hukukuna değil, tüm hukuk düzenine aykırılıktır. Bir başka ifadeyle, hukuka aykırılık bütün hukuk düzeni ile fiil arasındaki münasebetin ifadesidir[2].
Hukuka uygunluk nedenleri kural olarak bütün suçlar için geçerlidir. Bu bakımdan suçun kasten veya taksirle işlenmesi arasında bir fark yoktur. Keza icrai veya ihmali hareketle işlenmesi de önemsizdir. Ancak Kanunda bazı fiillerin yapılmasına sadece belli suç tipleriyle ilgili olarak izin verilmiş olabilir. Bu halde de sonuç değişmeyecektir ve sırf o fiilin yapılmasına izin veren kural diğer hukuk dalları bakımından da hukuka uygunluk sebebi teşkil edecektir. Örneğin TCK’nın 127’nci maddesinde düzenlenen isnadın ispatı ve 128’inci maddesinde düzenlenen iddia ve savunma dokunulmazlığı şeklindeki hukuka uygunluk sebepleri, yalnızca hakaret suçu bakımından ve fakat bu fiille ilgili olarak tüm hukuk düzeni bakımından hukuka uygunluk etkisi doğurur. Buna karşın kanunun genel hükümler kısmında düzenlenen hukuka uygunluk sebepleri bünyesi ve mahiyetleri elverişli olan her fiil bakımından geçerlidir[3] .
Türk Ceza Kanunu’nda genel hukuka uygunluk nedenleri, kanunun hükmünü yerine getirme (m. 24/1), meşru savunma (m. 25/1), hakkın kullanılması (m. 26/1) ve ilgilinin rızası (m. 26/2) olmak üzere dört şekilde düzenlenmiştir. Her suçun özelliğine göre farklı hukuka uygunluk nedenleri bulunmaktadır.
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarında fiil, hukuka aykırı olmalıdır. Kanun emrinin veya yetkili merciin emrinin yerine getirilmesi halinde fiil hukuka uygundur ve dolayısıyla suç oluşturmaz. Bu bağlamda, örneğin suç şüphesi altında olan bir kimsenin hâkim kararı ile günlük yaşantısının izlenmesi, evinin gözetlenmesi, vs., özel hayatın gizliliğinin ihlali olmaz (TCK.m.139, 140). Buna karşılık özel dedektif tutarak bir kimsenin izletilmesi hem izleten hem de izleyen bakımından özel hayatın gizliliğinin ihlali suçu olur[4].
Hakkın kullanılması kapsamında olmak üzere kendisini aldattığını düşünen eşini izleyerek görüntülerini çeken kişinin kumpas oluşturmayan eylemleri de hukuka uygun olup özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturmamaktadır. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir;” İlk Derece Mahkemesince, dosyada mevcut belge ve bilgiler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan beyanlarla birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; sanığın boşanma aşamasında olduğu eşi D…’i gece saatlerinde katılan V..’in aracında görerek peşlerinden gittiği, katılanın aracı durdurup araçtan indiği sırada sanığın cep telefonu kamerası ile katılan ve D..’i video kaydına aldığı olayda sanık hakkında 5237 sayılı Kanunun 134/1. maddesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkumiyetine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak sanığın boşanma aşamasında olduğu eşinin kendisini aldattığından şüphelenerek, gece saatlerinde ıssız bir yer olması nedeniyle bir başka tanığın da bulunmaması nedeniyle durumu ispatlamasının görüntü kaydı alması dışında mümkün olmadığı, delil elde etmek için görüntü kaydına aldığı yolundaki beyanı ile söz konusu görüntülerin ifşa edildiğine, çoğaltılarak dağıtıldığına ilişkin herhangi bir beyanı da bulunmadığı, sanığın mağduru ve katılanı sürekli takip ederek onların yaşamını gözetim altında tuttuğuna ilişkin bir beyanı da bulunmadığı gözetildiğinde sanığın üzerine atılı özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun unsurlarının oluşmadığı nedeniyle 5237 sayılı Kanun’un 223/2-a maddesi uyarınca beraatına karar verilmiştir. Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve Kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı anlaşılmakla, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin kararında katılan vekili tarafından öne sürülen tüm temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanunun 289/1. maddesi ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden aynı Kanun’un 302/1. maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün onanmasına dava dosyasının, 5271 sayılı Kanunun 304/1. maddesi uyarınca Muğla 1. Asliye Ceza Mahkemesine Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 23.06.2025 tarihinde oybirliğiyle karar verildi[5]”.
CMK’nın 75, 76, 77 ve 78. maddelerinde beden muayenesinin yapılmasına ve kan veya benzeri biyolojik örneklerle, saç, tükürük, tırnak gibi örnekler alınmasına ve bu şekilde elde edilen örnekler üzerinde moleküler genetik inceleme yapılmasına izin verilmektedir. Ancak bu işlemler belli koşullara bağlanarak özel hayatın gizliliği güvence altına alınmıştır. CMK’nın 80. maddesi ile bu hükümlere göre alınan örnekler, kişisel veri niteliğinde olduğundan, başka bir amaçla kullanılamayacağı ve başkasına verilemeyeceği düzenlenmiştir. Ayrıca kişisel veriler, kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz süresinin dolması, itirazın reddi, beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilip kesinleşmesi hallerinde Cumhuriyet Savcısının huzurunda derhal yok edilecektir[6].
Özel
hayatın gizliliği eylemlerinde rıza bir hukuka uygunluk nedenidir. Rızanın
bulunup bulunmadığının somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi
gerekir. Mağdurun sadece faili gönderdiği veya failin çekmesine izin verdiği
fotoğrafların üçüncü kişiye gönderilmesinde rızasının bulunup bulunmadığının
araştırılması gerekir[7].
[1] Apaydın, Cengiz, Meşru Savunma, Ankara, 2023, s.15.
[2] Kunter, Nurullah, Suçun Kanuni Unsurları Nazariyesi, İstanbul 1949, s. 85.
[3] Öztürk, Bahri/Erdem, Mustafa Ruhan, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Emniyet Tedbirleri Hukuku, Ankara, 2005, s. 134.
[4] Hafızoğulları/Özen, s. 18.
[5] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 23. 06. 2025 tarihli, 2023/2908 esas ve 2025/5542 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).
[6] Eraslan, Rümeysa, Türk Ceza Kanunu’nda Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçları, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2024, s. 67.
[7] Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir;” İlk Derece Mahkemesince, dosyada mevcut belge ve bilgiler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan beyanlarla birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; katılan ile dosya dışı Ahmet ile yapmış olduğu görüntülü konuşmayı kaydettiği, video kaydı içeriğinde katılanın yüzünün ve cinsel organlarının göründüğünün anlaşıldığı, Ahmet’in videoyu sanığa gönderdiği, sanığın video kaydını internet üzerinden yayınlandığı olayda sanığın eylemini katılanın rızası ile gerçekleştirdiği gerekçesi ile sanık hakkında beraat kararı verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak sanığın eylemini katılanın rızası ile yaptığına dair bir tespitin bulunmadığı, katılanın sanıktan şikayetinin devam ettiği göz önünde bulundurulduğunda sanık hakkında 5237 sayılı Kanunun 134/2. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan cezalandırılmalarına karar verilmiştir. Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşılmakla, Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin kararında sanık tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanunun 289/1. maddesi ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5237 sayılı Kanunun 302/1. maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA, dava dosyasının, 5271 sayılı Kanunun 304/1. maddesi uyarınca Giresun 2. Asliye Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.06.2025 tarihinde oybirliğiyle karar verildi”. Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 30. 06. 2025 tarihli, 2023/2986 esas ve 2025/5785 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).