ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇUNDA İŞTİRAK – AVUKAT CENK AYHAN APAYDIN

İştirak; bir kişi tarafından işlenebilen suçun, birden fazla kimsenin önceden iş birliği yapmaları sonucu gerçekleştirmeleri olarak tanımlanmıştır. İştirak bakımından kural olarak bir özellik taşımaz.

Suç ortaklarının iştirak katkılarının karşılıklı olarak birbirlerini ta­mamlamadığı durumlarda da müşterek faillik mümkündür. Bazı hâllerde failler, her biri suçun kanuni tanımındaki bütün unsurları tek başına gerçek­leştirmek üzere, bir anlaşmaya varabilir[1]

 Kişi suçu bir başkasını araç olarak kullanmak suretiyle gerçekleştirebilir. Bu durumda dolaylı faillik söz konusudur. Dolaylı faillikte, arka plandaki kişi, suçun icraî hareketlerini gerçekleştiren şahsın ve hareketinin üzerinde hâkimiyet kur­maktadır ve bu hâkimiyet nedeniyle, fail olarak sorumlu tutulmaktadır.  Suçun işlenmesinde kusur yeteneği olmayan kişilerin araç olarak kul­lanılması durumunda, dolaylı faile verilecek olan cezanın bu nedenle artı­rılması kabul edilmiştir. Zira bu durumda sadece bir suç işlenmemekte, ken­disini yönlendirme yeteneği olmayan kişiler istismar da edilmektedir[2].

Azmettirme, belli bir suçu işleme hususunda henüz bir fikri olmayan bir kişinin başkası tarafından bu suçu işlemeye karar verdiril­mesidir. İzlenen suç politikasının gereği olarak, azmettirenin suçun kanun­daki cezası ile cezalandırılacağı kabul edilmiştir. Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme hâlinde, azmettirenin cezasının belli bir oranda artırılması uygun görülmüştür. Ancak, çocukların suça azmetti­rilmesi hâlinde, bu fıkra hükmüne göre cezanın artırılabilmesi için üstsoy ve altsoy ilişkisinin varlığı aranmayacaktır. Bu durumlarda azmettirenin ceza­sında artırım öngörülmesinin hukukî dayanağı, ayrıca, azmettirme olgusu­nun tek başına bir haksızlık ifade etmesidir. Azmettirenin belli olmaması hâlinde, kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail veya diğer suç ortağı hakkında verilecek cezada indirim yapılabilecektir. Bu durumda indirim yapılması hususunda hâkim takdir yetkisine sahiptir. Bu hükmün uygulana­bilmesi için, kişiliğe ilişkin olarak verilen bilginin maddî gerçeğin ortaya çıkmasını sağlaması gerekir[3].

Bağlılık kuralı, suç ortaklarından bazılarında faillik için aranan şartların bulunmaması hâlinde, bu kişilerin işlenen suçtan sorumlulu­ğunu sağlamaktadır. Böylece; suçun işlenişinde hâkimiyet kuramadığı veya özel faillik niteliğini taşımadığı için fail olarak sorumlu tutulamayan bir suç ortağı, bağlılık kuralı sayesinde, gerçekleşen suçtan sorumlu tutulabilmekte­dir.  Bağlılık kuralının gereği olarak, diğer suç ortaklarının azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabilmesi için, failin işlediği fiilin kasten işlenmesi ve hukuka aykırı olması gerekir ve yeterlidir. Failin bu fiil nede­niyle ayrıca kusurlu olmasına gerek yoktur. Yine, cezayı hafifleten veya ortadan kaldıran kişisel nedenler, ancak ilgili suç ortağı açısından hukukî sonuç doğururlar[4].

       Azmettiren veya yardım eden olarak sorumluluk için, suçun tamam­lanmış veya en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir. Bu so­nuç, bağlılık kuralının niceliksel etkisinden çıkarılmaktadır[5].

Özel dedektifi azmettiren kişi özel dedektif ile aynı cezayı alacaktır. Özel dedektife özel hayatın gizliliğini ihlal eyleminde yardımda bulunan kişi ise TCK’nın 39. Maddesi kapsamında yardım eden sıfatıyla iştirak hükümleri gereğince ceza alacak olup cezasından indirim yapılacaktır.


[1] TCK’nın 37. Maddesinin gerekçesi.

[2] TCK’nın 37. Maddesinin gerekçesi.

[3] TCK’nın 38. Maddesinin gerekçesi.

[4] TCK’nın 40. Maddesinin gerekçesi.

[5] TCK’nın 40. Maddesinin gerekçesi.