ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇUNDA SORUŞTURMA VE DELİLLENDİRME – AVUKAT CENK AYHAN APAYDIN

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun takibi şikâyete tabi olup re’sen soruşturulamaz. Cumhuriyet savcısı 6 aylık yasal süre içerisindeki şikâyet üzerine gerekli araştırma ve delil toplama sürecini tamamlayarak iddianame düzenlenmesini gerektirecek yeterlilikte delil elde ederse dosyayı gönderme kararı ile uzlaştırma bürosuna gönderir. Ön ödeme veya seri muhakeme usulleri uygulanamaz. 

Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından dosya kapsamındaki eylemlerin ve delillerin net bir şekilde ortaya konulması gerekir. Soruşturma ve kovuşturmalarda masumiyet karinesi ihlal edilmeden hukuki sınırlar içerisinde kalınması ve dosyanın magazinleştirilmemesi gerekir.

İddianamede hangi şüphelinin hangi eylem veya eylemleriyle kanunilik sınırları içerisinde kalmak kaydıyla hangi suçu ne şekilde işlediğinin delilleriyle birlikte ortaya konulması şarttır. Genel geçerli ifadelerle şüphelileri veya sanıkları suçlamak yerine bilimsel ve teknik veriler ışığında somut delillerle atılı suçun belirtilmesi adil yargılanma ilkesi açısından bir gereklilik oluşturmaktadır.  

Somut olayın özelliklerine göre, arama ve el koyma kararı ile bilgisayar kütüklerinde arama ve kopyalama kararlarının hukuka uygun olması, arama ve el koyma işlemlerine yönelik tutanakların Ulusal Yargı Ağı Bilişim sisteminde mevcut olması, arama ve el koyma işleminin sulh ceza mahkemesi kararında belirtildiği tarih ve saatler arasında yapıldığının tespiti şart olup arama kararında belirtilen saatler dışında herhangi bir arama veya el koyma işleminin yapılmaması gerekir. 

Bilgisayar ve kütüklerinde arama usulü 5271 sayılı Kanun’un 134. maddesinde düzenlenmiş olup, somut delillere dayanan kuvvetli suç şüphesinin varlığı halinde şüphelinin kullandığı bilgisayar ve bilgisayar programları ile bilgisayar kütüklerinde arama yapılmasına, bilgisayar kayıtlarından kopya çıkarılmasına, bu kayıtların çözülerek metin hâline getirilmesine karar verilmelidir.

Şikâyet hakkı olan birkaç kişiden birisi altı aylık süreyi geçirirse bundan dolayı diğerlerinin hakları düşmez.  Kovuşturma yapılabilmesi şikâyete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz. İştirak halinde suç işlemiş sanıklardan biri hakkındaki şikâyetten vazgeçme, diğerlerini de kapsar. Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez. Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikâyetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz. Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu uzlaşma kapsamında olup uzlaştırma bir kovuşturma şartıdır. Uzlaştırma yoluna gidilmeden dava açılamaz. Uzlaştırma yoluna gidilmeden iddianame düzenlenmesi iddianamenin iade sebebidir.

Genel olarak uzlaşma, uzlaşma kapsamına giren bir suç nedeniyle, şüpheli ya da sanığın mağdur veya suçtan zarar görenin kanun ve yönetmelikteki usul ve hükümlere uygun olarak uzlaştırmacı tarafından uzlaştırma süreci sonunda anlaştırılmış olmalarını ifade eder. Uzlaşma cezalandırıcı adalet anlayışına alternatif bir uyuşmazlık çözümüdür. Uzlaşma onarıcı adalet anlayışının önemli alanlarından biridir. Diğer bir ifadeyle, uzlaşma, yargılama dışı alternatif çözüm yollarından birisidir. Uzlaşmaya başlamak için şüpheli hakkında iddianame düzenlenecek kadar yeterli şüphe olmalıdır. Uzlaşma, fail ile mağdurun uzlaştırmacı önünde iradelerine uygun bir anlaşma yaparak ceza uyuşmazlığını gidermeleridir[1].

Uzlaştırma, uzlaşma kapsamındaki bir suç nedeniyle başlatılan ceza soruşturması veya kovuşturması sırasında,  dosyanın Cumhuriyet savcısı ya da davaya bakan mahkeme tarafından uzlaştırma bürosuna gönderilerek, uzlaştırmacı büro tarafından uzlaştırmacı olarak görevlendirilen uzlaştırmacının, şüpheli veya sanık ile mağdur veya suçtan zarar göreni, kendi aralarında barışmayı sağlayarak suçla bozulan toplumsal barışı yeniden oluşturmak amacıyla öncelikle mağdurun zararının giderilmesine, şüpheli veya sanığın da yargılamanın sonuçlarından kurtulmasına yönelik olarak anlaştırmak için bir araya getirilmesi suretiyle uyuşmazlığın yargı dışı yolla çözümünü amaçlayan bir süreçtir[2].

Uzlaşmanın gerçekleşmesi hâlinde, tarafların imzalarını da içeren raporda, ne suretle uzlaşıldığı ayrıntılı biçimde açıklanır. Ancak uzlaştırma müzakereleri sırasında suçun işlenmesine ilişkin olarak yapılan açıklamalara raporda yer verilmez. Uzlaştırma bürosu, soruşturma dosyasını, raporu ve varsa yazılı anlaşmayı uzlaştırma bürosundan sorumlu Cumhuriyet savcısına gecikmeksizin sunar. Cumhuriyet savcısı, uzlaşmanın tarafların özgür iradelerine dayandığını ve edimin hukuka ve ahlaka uygun olduğunu belirlerse raporu veya belgeyi mühür ve imza altına almak suretiyle onaylar, soruşturma dosyasında muhafaza eder. Cumhuriyet savcısı raporu veya belgeyi, uzlaşmanın tarafların özgür iradelerine dayanmaması, edimin hukuka ve ahlaka uygun olmaması nedeniyle onaylamadığı takdirde gerekçesini rapora yazar. Edimin hukuka ve ahlaka uygun olmaması nedeniyle raporu onaylamaması durumunda 30 artı 20 artı 20 gün olmak üzere toplam 70 günlük süreye uyulması koşuluyla edimin değiştirilmesini uzlaştırmacıdan isteyebilir.

          Uzlaştırmacı; şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar görenin reşit olmaması ya da kısıtlı olması hâli ile mağdur veya suçtan zarar görenin ayırt etme gücü bulunmaması durumunda, uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılır. Müştekinin veya suçtan zarar görenin özel hukuk tüzel kişisi olması hâlinde vekâletnamede özel yetki var ise vekile de uzlaşma teklifinde bulunulabilir. Uzlaştırmacı, uzlaşma teklifini büro aracılığıyla açıklamalı tebligat, istinabe veya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla da yapabilir. Uzlaşma teklif formunun istinabe suretiyle imzalatılması gereken hâllerde, teklif formu tarafın bulunduğu yer Cumhuriyet başsavcılığı istinabe bürosu aracılığıyla imzalatılır.

Uzlaştırmacı tarafından yapılacak uzlaşma teklifi, uzlaşmanın mahiyeti ile uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukukî sonuçlarının bulunduğu Uzlaşma Teklif Formunda yer alan bilgilerin açıklanması ve teklif formunun hazır bulunan ilgiliye imzalatılarak verilmesi suretiyle yapılır. Uzlaştırmacı tarafından bilgilendirme yükümlülüğünün yerine getirildiğine ve uzlaşma teklifinde bulunulduğuna ilişkin formun imzalı örneği uzlaştırma evrakı içine konulur.

Uzlaştırmacının uzlaşma teklifinde bulunacağı şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar gören ya da kanunî temsilcilerine iletişim araçlarıyla ulaşılamaması hâlinde açıklamalı uzlaşma teklifi büro aracılığıyla yapılır. Bu işlem uzlaştırmacının, büroya başvurarak teklif formunu vermesi üzerine gerçekleştirilir.

Uzlaşma teklifinde bulunmak için çağrı; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, bu çağrı uzlaşma teklifi anlamına gelmez.  Uzlaştırma müzakerelerine şüpheli, sanık, katılan, mağdur, suçtan zarar gören, kanunî temsilci, müdafi ve vekil katılabilir. Şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar görenin kendisi veya kanunî temsilcisi, müdafi ya da vekilinin haklı bir mazereti olmaksızın müzakerelere katılmaktan imtina etmesi hâlinde, ilgili taraf uzlaşmayı kabul etmemiş sayılır. Uzlaşma sağlanabilmesi için birden fazla müzakere yapılabilir. Uzlaştırmacı, müzakereler sırasında izlenmesi gereken yöntemle ilgili olarak Cumhuriyet savcısıyla görüşebilir; Cumhuriyet savcısı, uzlaştırmacıya uzlaştırma müzakerelerinin kanuna uygun yürütülmesi amacıyla talimat verebilir. Müzakereler, taraflarla birlikte veya ayrı ayrı gerçekleştirilecek toplantılarla yürütülebilir. Müzakereler, görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle de yapılabilir. Uzlaştırmacı, raporu taraflara imzalatır. Uzlaştırma raporunun istinabe suretiyle imzalatılması gereken hâllerde, rapor tarafın bulunduğu yer Cumhuriyet başsavcılığı istinabe bürosu aracılığıyla imzalatılır. Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma veya kovuşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama, mağdurun ölmesi veya yurt dışında olma ya da yapılan araştırmaya rağmen adresin belirlenememesi gibi başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye, sanığa, katılana veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması hâlinde bu hususun tutanakla tespit edilmesinin ardından uzlaştırmacı tarafından uzlaştırma işlemlerine son verilir. Uzlaştırma işlemleri sonucunda uzlaşma sağlanmaz ise Cumhuriyet Savcısı iddianame düzenler.

Özel hayatın gizliliğini ihlal ve uzlaştırma kapsama girmeyen örneğin şantaj suçuyla birlikte işlendiği hallerde soruşturma aşamasında uzlaştırma işlemi yapılmadan doğrudan  kamu davasının açılması gerekir.

Şüphelinin özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediğine ilişkin yeterli şüphe yoksa Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmektedir. Ancak şüphe oluşturan delil varsa uzlaştırma yoluna gidilmelidir. Şüpheden sanık yararlanır ilkesi soruşturma aşamasına ilişkin değil kovuşturma aşamasında geçerli olan ceza muhakemesine egemen ilkelerdendir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında istikrarla vurgulandığı üzere; “Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.” Ceza yargılaması sonucunda mahkûmiyet kararının verilebilmesi için suç oluşturan fiilin sanık tarafından işlendiğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak şekilde kanıtlanması ve şüphenin masumiyet karinesinin gereği olarak sanık lehine değerlendirilmesi gerekir[3].

 Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunda delil araştırılmasının titizlikle yapılması şarttır. Özellikle dijital ortamdaki eylemlerde failin tespiti ve eylemle ilişkinin belirlenmesi önem arz etmektedir. Hukuk güvenliği ve adaletin tecellisi soruşturmada doğru ve hukuka uygun yöntemlerle delil tespitini zorunlu kılmaktadır.

CMK’nın 170/2. maddesine göre kamu davası açılabilmesi için soruşturma aşamasında toplanan delillere göre suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması gerekir. Suç ihbar veya şikâyeti yoluyla soruşturma yaparak maddi gerçeğe ulaşma yükümlülüğü ve yetkisi bulunan Cumhuriyet savcısı, soruşturma sonucunda elde edilen delilleri değerlendirerek kamu davası açmayı gerektirir nitelikte yeterli şüphe olup olmadığını takdir edecektir. Ancak soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının delil değerlendirmesiyle, kovuşturma aşamasında hâkimin delilleri değerlendirmesi birbirinden farklı özelliklere sahiptir. CMK’nın 170/2. maddesine göre soruşturma aşamasında toplanan deliller kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturup oluşturmadıkları çerçevesinde incelemeye tabi tutulurken, kovuşturma aşamasında, isnat edilen suçun işlenip işlenmediği hususunda mahkûmiyete yeter olup olmadığı ve tam bir vicdani kanaat oluşturup oluşturmadığı çerçevesinde değerlendirilmektedir[4].

Suç vasfının tayini açısından delillerin titizlikle incelenmesi gerekir. Mevcut delillerin neyi temsil ettiği ve hangi delillerin hangi suçun unsurlarının oluştuğunun tespitinin göz ardı edilmemesi maddi gerçeğin ortaya çıkarılması ile doğru eylemi doğru kanuni yaptırımların uygulanmasına olanak sağlayacaktır.

           Maddi gerçeği ortaya çıkarmaya yönelik olarak yapılacak soruşturma ve/veya kovuşturmanın özel hayatın gizliliğini ihlal etmemesi şarttır. Eğer bir soruşturma ve/veya yargılama özel hayatı incelemeyi zorunlu kılmaktaysa incelemenin gizli bir şekilde ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması gerekir. Yarışan değerler kıyaslandığında ölçülülük ilkesi ışığında maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amaçlanmalıdır. Cumhuriyet savcısının soruşturmanın gizliliği sınırlarını aşarak özel hayatın gizliliğini ihlal edebilecek ifadelerden ve tutumlardan kaçınması gerekir. Özellikle soruşturma ve/veya yargılamaya taraf olmayan kişilerin özel hayatlarına ilişkin gizliliğinin ihlal edilmemesi şarttır[5].

Etkili bir ceza soruşturması yürütülüp yürütülmediği incelenirken soruşturmanın derhal başlaması, bağımsız bir biçimde ve kamu denetimine tabi olarak özenle ve süratle yürütülmesi ve etkili olması unsurları araştırılmaktadır (Mehmet.. [1. B.], B. No: 2013/1656, 16/7/2014, § 29). Etkili soruşturma yapma yükümlülüğü, iddialar doğrultusunda lehe ve aleyhe delillerin toplanmasını ve ulaşılan sonucun temel hakların öngördüğü güvenceleri sağlayacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanmasını gerekli kılmaktadır. (Meral . [2. B.], B. No: 2018/8050, 7/10/2021, § 37[6];

Şüphelinin instagramda veya facebook da farklı isimlerle açılmış olan hesaplardan müştekiye ait fotoğrafları paylaşarak özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediği iddia edildiğinde şüphelinin açtığı ve müştekiye  ait görüntüleri paylaştığı iddiasına konu kullanıcı isimlerine ait hesapların araştırılması, hesapları oluşturan ve kullanan kişilere ilişkin bir tespite ilişkin bilirkişi raporu alınması gerekir.  Delillerin usule uygun olarak elde edilmesi ve değerlendirilmesi esas olup Anayasa’nın 38/2., 5271 sayılı CMK’nun 206/2-a, 217/2, 230/1. maddeleri  gereğince  hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen  ve tamamen iddiayı güçlendirmeye yönelik kurguya dayalı sözde delillere dayanılarak mahkûmiyet  kararı verilemez.

Anayasal ve CMK’daki yasal dayanakları açık olan özel hayıtın gizliliğini ihlalini tespitine ilişkin arama, öngörülen şartlara uyulmadan icra edildiğinde; “bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması” (CMK  madde 288) hâli ortaya çıkacağından, hukuka aykırı olacaktır. Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez (Anayasa madde 38). Yüklenen suç, (ancak) hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş delille ispat edilebileceğinden (CMK madde 217/2) delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse mahkemece ret olunacaktır. (CMK madde 206/2-a). Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirtilir; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi gerekir (CMK madde 230/1-b)[7].


[1] Centel, Nur/Zafer, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku,  11. Baskı, İstanbul 2014, s.  477.

[2] Erdem,Mustafa Ruhan/Eser, Ferda/Özşahinli, Pakize Pelin, 100 Soruda Uzlaşma,  Ankara 2015, s. 19.

[3] Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 19. 12. 2024 tarihli, 2023/11362 esas ve 2024/13572 sayılı kararı ((UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[4] Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin 18. 10. 2022 tarihli, 2022/8092 esas ve 2022/20186 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[5] Apaydın, Kanunu Yolları, s. 47-48.

[6] AYM’nin 30/4/2025 tarihli, 2021/14248 başvuru nolu kararı. 

[7] YCGK’nun 14.05.2025 tarihli, 2024/7-234 esas ve 2025/203  sayılı kararı ((UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).