ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇUNDA TEŞEBBÜS VE İÇTİMA – AVUKAT CENK AYHAN APAYDIN
TEŞEBBÜS
Suça teşebbüste fail suçu tamamlamak amacıyla hareket etmesine rağmen, elinde olmayan nedenlerden dolayı bunu gerçekleştirememektedir. Bu durumda ise kişiye tamamlanmış suça oranla daha az bir ceza verilmektedir. Suçun tamamlanamadığı durumlarda ceza miktarı belirlenirken, yapılan hareketin ulaştığı gerçekleşme aşamasından ziyade, fiilin doğurduğu zarar veya tehlikenin ağırlığı dikkate alınmalıdır. Çünkü bir olayda icra hareketleri bitmemesine rağmen ortaya çıkan zarar veya tehlike, icra hareketlerinin bitmesinden sonra meydana gelen zarar veya tehlikeden daha ağır olabilir. Suça teşebbüs durumunda hâkim, önce cezanın belirlenmesindeki ölçülere göre temel cezayı saptayacak; daha sonra, bu konuya ilişkin hükümdeki sırayı takip ederek teşebbüs hükmünü uygulayacaktır. Bu hüküm uygulanırken, somut olayda ortaya çıkan zarar veya tehlikenin ağırlığı dikkate alınarak, teşebbüse ilişkin hükümde belirtilen sınırlar arasında ceza belirlenecektir[1].
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarına teşebbüs mümkün olup Yargıtayın bir kararında tuvalet penceresinden içeriye bakmak amacıyla merdivene çıkan sanığın, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediği, ancak elinden olmayan sebeplerle içeriyi gözetleyemediğinden suçun teşebbüs aşamasında kaldığını belirtmiştir[2].
İÇTİMA
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 43. maddesinin ilk fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” biçiminde zincirleme suç düzenlemesine yer verilmiş, ikinci fıkrasında; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır” denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima kurumu hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrasında ise; “Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, … ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz” düzenlemesi ile zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir. TCK’nın 43/1. maddesi düzenlemesinden anlaşılacağı üzere, zincirleme suç hükümlerinin uygulandığı hallerde aslında işlenmiş birden fazla suç olmasına karşın, fail bu suçların her birinden ayrı ayrı cezalandırılmamakta, buna karşın bir suçtan verilen ceza belirli bir miktarda arttırılmaktadır. 5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir. Zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için gerekli olan unsurların üzerinde ayrıntılı olarak durulmasında yarar bulunmaktadır.
a) Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi;
Aynı suç 5237 sayılı TCK.nun 43. maddesinde; “Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır” denmek suretiyle açıklığa kavuşturulmuştur. Öğretide de “aynı suçtan anlaşılması gerekenin, aynı suç tipi olduğu”, kanunda düzenlenen suçların ismi aynı ise aynı suçtan söz edileceği, suçun ismi farklı ise artık aynı suçtan bahsedilemeyeceği kabul edilmektedir. (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara, 2008. s.316; Osman Yaşar – Hasan Tahsin Gökcan – Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 1. cilt, Ankara, 2014, s.1241-1242; Mahmut Koca – İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümleri, 6. bası, Ankara, 2013, s. 486-488; Türkan Sancar Yalçın-Yeni Türk Ceza Kanununda “Zincirleme Suç”, TBB Dergisi, sayı 70, Mayıs/Haziran 2007, s. 253) 5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesinde bulunan “değişik zamanlarda” ifadesinin açıklığı karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerektiği konusunda öğreti ve uygulamada tam bir görüş birliği bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak, aynı mağdura, aynı zamanda, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suçun oluşacağı kabul edilmiştir. Bu halde zincirleme suç hükümleri uygulanarak artırım yapılamayacak, ancak bu husus TCK’nın 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulacaktır[3].
Yargıtay’ın özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun zincirleme suretiyle işlenmesine ilişkin bir kararında şöyle denilmektedir; ”İlk Derece Mahkemesince, dosyada mevcut belge ve bilgiler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan beyanlarla birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; katılanın rızası dışında değişik zamanlarda cinsel ve fiziksel mahremiyetine ilişkin cinsel ilişki görüntülerini ve seslerini kaydeden sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 134/1-2. cümlesindeki görüntü veya seslerin kaydedilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkûmiyet kararı verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince duruşmalı yapılan inceleme sonunda İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılarak sanığın özel hayata ilişkin ses ve görüntüleri değişik zamanlarda kaydetmesi nedeniyle zincirleme suç hükümleri uygulanmak suretiyle 5237 sayılı TCK’nın 134/1-2. cümlesindeki görüntü veya seslerin kaydedilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkûmiyet kararı verilmiştir. Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşılmakla, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin kararında sanık müdafii tarafından öne sürülen tüm temyiz sebepleri ve 5271 sayılı CMK’nın 289/1. maddesi ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden aynı Kanun’un 302/1. maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün onanmasına karar verilmiştir[4].
Kişi, işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşumuna neden olabilir; ancak non bis in idem kuralı gereğince bu fiilden dolayı ancak bir defa cezalandırılabilir. Gerçekleştirdiği fiilin birden fazla farklı suçun oluşumuna neden olması durumunda, failin bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren suç nedeniyle cezalandırılması yoluna gidilmelidir. Böylece, bir fiilden dolayı kişinin birden fazla cezalandırılmasının önüne geçilmek amaçlanmıştır. Bir suçun temel ve nitelikli şekillerinin dışındaki suçlar, fikri içtima uygulamasında farklı suç olarak kabul edilmelidir[5].
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, bir kimsenin konutuna hukuka aykırı olarak girilerek işlenirse, örneğin, fail hem rıza olmadan konuta girmiş hem de mağdurun bilgisayarındaki görüntülerine bakmışsa gerçek içtima söz konusu olacak; fail, hem konut dokunulmazlığını ihlal suçundan hem de özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından cezalandırılacaktır[6].
Müştekinin rızası dışında cinsel ve fiziksel mahremiyetine ilişkin çıplak görüntülerini kaydedip, müşteki ayrıldıktan sonra tekrar konuşma isteğinin reddedilmesi üzerine söz konusu görüntülerin şüpheli tarafından müştekinin yakınlarına gönderilmesi eylemi hem 5237 sayılı TCK’nın 134/1-2. cümlesindeki hem de TCK’nın 134/2. maddesindeki görüntü veya seslerin kaydedilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ve görüntü veya seslerin ifşa edilmesi özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını oluşturmakta olup içtima kuralları gereğince müeyyidesi ağır olan TCK’nın 134/2.maddesi gereğince soruşturma ve yargılama yapılmalıdır.
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu ile şantaj
suçu birlikte işlendiğinde gerçek içtima hükümleri gereğince her iki suçtan
ayrı ayrı yargılama yapılarak failin cezalandırılması gerekir.
Yargıtay incelemesine konu olan bir
kararda şöyle denilmektedir; “İlk Derece Mahkemesince, dosyada mevcut
belge ve bilgiler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan beyanlarla
birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; evli olan sanığın komşusu
olan katılan ile cinsel birliktelik yaşadıkları sırada katılanın bilgisi ve
rızası olmadan cep telefonu kamerasına kaydettiği, video kaydını gören sanığın
eşinin sanıktan kendisine istediği parayı vermezse videoyu ifşa edeceğini
söylemesi üzerine sanığın katılana aynı şekilde kendisine para vermezse videoyu
ifşa etmekle korkuttuğu olayda sanık hakkında 5237 sayılı Kanunun 134/1.
maddesinin ikinci cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliği ihlal suçundan
mahkumiyetine, şantaj suçu yönünden soyut beyanlar dışından delil bulunmadığı
gerekçesi ile beraatına karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece
Mahkemesinin kararının kaldırılarak yapılan yargılama neticesinde sanık
hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal ve şantaj suçunu işlediğinin dosya
içerisinde bulunan deliller ile sabit olduğu gerekçesiyle verilen cezada alt
sınırdan uzaklaşılarak 5237 sayılı Kanunun 134/1 ve 107/2. maddesinde düzenlenen
özel hayatın gizliliğini ihlal ve şantaj suçlarından mahkumiyetine karar
verilmiş olup temyiz isteği esastan ret edilerek hüküm onanmıştır”[7].
[1] TCK’nın 35. Maddesinin gerekçesi.
[2] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin. 02.10.2012 tarihli.2012/19741 esas ve 2012/20411 sayılı kararı.
[3] Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 16. 12. 2024 tarihli, 2023/5942 esas ve 2024/11712 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).
[4] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 30. 06. 2025 tarihli, 2022/8737 esas ve 2025/5748 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).
[5] TCK’nın 44. Maddesinin gerekçesi.
[6] Yaşar, Osman/Gökcan, Hasan Tahsin/ Artuç, Mustafa, Yorumlu –Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 2..Baskı, Ankara, 2014, s. 4390.
[7] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 12. 05. 2025 tarihli, 2023/2153 esas ve 2025/4312 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).