ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNİ İHLAL VE KİŞİSEL VERİLERİ HUKUKA AYKIRI OLARAK ELE GEÇİRME VEYA YAYMA SUÇLARI ARASINDAKİ FARKLAR- AVUKAT CENK AYHAN APAYDIN

2016 yılında “6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK)” kabul edilmiş  olup  KVKK’nın 3. maddesine göre; “kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi” olarak tanımlanmıştır. İsim, soy isim, doğum bilgileri, telefon numarası, araç plakası, pasaport numarası, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, sağlık verileri, genetik bilgileri, banka hesap numaraları, banka kartları, şifreleri, e-posta adresi gibi bilgiler, kişisel veri kapsamındadır[1].

Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu TCK’nın 136. Maddesinde şöyle düzenlenmiştir; (1) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (2) Suçun konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236’ncı maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları uyarınca kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda verilecek ceza bir kat artırılır.

Yargıtay’a göre ise; “Bireyin kimliğini ortaya çıkartan, bir kişiyi belirli kılan ve karakterize eden kişinin kimlik, ekonomik ve dijital bilgileri, tabiiyeti, kanaatleri, ırk, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep veya diğer inançları, dernek, vakıf ve sendika üyeliği, sağlık bilgileri, fotoğrafları, parmak izi, sağlık verileri, telefon mesajları, telefon rehberi, sosyal paylaşım sitelerinde yazdığı veya paylaştığı yazı, fotoğraf, ses veya görüntü kayıtları kişisel verileri olarak kabul edilebilir.

AİHM göre, ad, kimlik, kişisel gelişim ve başka insanlarla ilişki kurma ve geliştirme, mesleki veya ticari faaliyetler, cinsel tercih gibi konuların özel hayat kapsamına girdiğini kabul etmektedir. Anayasa Mahkemesi de AİHM’in yaklaşımına paralel şekilde kişinin maddi ve manevi bütünlüğünün, fiziksel ve sosyal kimliğinin, isminin, cinsel yöneliminin, cinsel yaşamının, kişisel bilgiler ve verilerinin, kişisel gelişiminin, aile hayatının özel hayat kapsamında yer aldığını belirtmektedir[2]Görüldüğü üzere özel hayat kapsamındaki veriler ile kişisel veriler çakışmakta olup bu verilerin hangi suçu oluşturduğu uygulamada problemlere yol açmaktadır. Örneğin bir kişinin fotoğrafı kişisel veri midir yoksa özel hayat kapsamındadır. Bu belirsizliğin yargı kararları ile netleşmesinde hukukun belirliliği ve kesinliği ilkeleri açısından bir zorunluluk bulunmaktadır.

Yargıtay, sanığın, katılan ile yapmış olduğu yüz yüze konuşmanın yayınlanması olayına konu kararında, sanığın konuşmanın tarafı olması nedeniyle TCK’nın 133/3. maddesi kapsamında kalmadığı ve konuşmanın da katılanın özel hayatına ilişkin olmadığının anlaşılması nedeniyle TCK’nın 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarının da oluşmayacağı ancak katılana ait gündelik kıyafetler ile kamuya açık alanda çekilen ve özel hayatına ilişkin olmayan tek kare fotoğrafın katılana ait kişisel veri kapsamında olması nedeniyle sanığın kanunun 136/1. maddesinde düzenlenen verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiğine hükmetmiştir[3].

Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir diğer kararında şöyle denilmektedir; “İlk Derece Mahkemesince, dosyada mevcut belge ve bilgiler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan beyanlarla birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; sanığın sahte isimle açmış olduğu facebook hesabından katılanın kendi kullanımında olan facebook hesabından daha önceden paylaşmış olduğu fotoğrafını alarak profil fotoğrafı olarak kullandığı ve bu hesaptan katılanın cep telefonu numarasını paylaştığı olayda sanığın üzerine atılı özel hayatın gizliliğini ihlal suçu işlediği sabit olmadığından 5271 sayılı Kanunun 223/2-e maddesi gereğince beraatına karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak sanığın açmış olduğu sahte hesaptan katılanın yüzünün gözüktüğü fotoğrafı paylaştığını ikrar ettiği, katılanın cep telefon numarasının paylaşmakla korkutan sanığın bu sahte hesaptan katılanın cep telefonu numarasını paylaştığı ve katılanın farklı numaralar tarafından fazlaca aranmış olduğun anlaşılması karşısında sanık hakkında 5237 sayılı Kanunun 136/1. maddesinde düzenlenen verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan cezalandırılmasına karar verilmiştir. Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfının doğru biçimde belirlendiği anlaşılmakla, sanık müdafisinin ve katılan kurum vekilinin yukarıda ilgili bölümde ileri sürdüğü bu kapsamdaki temyiz sebeplerinin reddine karar verilmiştir”[4]

Eylemin özel hayatın gizliliği mi yoksa kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi veya yayılması mı olduğunun somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gerekir. Dijital ortamda bulunan herkesin görebilip ulaşabileceği fotoğrafların kişisel veri olarak kabul edilmesi gerekir. Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir;” Bölge Adliye Mahkemesince duruşmalı yapılan inceleme sonunda, katılanın üniforması ile çektirdiği günlük fotoğrafının, başkalarının görmesini ve bilmesini istemeyeceği özel hayatına ilişkin görüntüler olarak kabul edilemeyeceği ancak kişisel veri kapsamında olduğu kabul edilerek sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 136/1. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet kararları verilmiştir[5]”. Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir;” Söz konusu fotoğrafları kaldırması gerektiği hâlde 2012 yılı eylül ayından aynı yılın aralık ayının sonuna kadar kaldırmadığı, sonuç olarak sanığın, katılanla beraber oldukları dönemde katılanın rızasına uygun olarak sosyal paylaşım sitesinde yayımlanan ve katılanın özel hayatının gizliliğini ihlal edecek nitelikte olmayan kişisel veri niteliğindeki fotoğraflarını, katılanla aralarındaki arkadaşlık ilişkisi sona ermesine ve katılan tarafından kaldırılması istenilmesine rağmen katılanın rızasına aykırı şekilde yayımlamaya devam ettiği kabul edilerek, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 136/1. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkûmiyet kararı verilmiştir[6]”.

Görüntü veya fotoğrafın müşteki açısından başkaları tarafından bilmesini ve görmesini istemediği hallerde eylem özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturacaktır.  Görüntü alma ve görüntüyü yayma eylemi ile önceden çekilmiş fotoğrafı paylaşma eylemi farklı suçları oluşturmaktadır. Cumhuriyet savcısı ve/veya mahkeme tarafından doğru nitelendirilmesi hukuk güvenliği ve etkin bir yargılama açısından gereklilik arz etmektedir.  Nitekim Yargıtay’ın aynı doğrultudaki bir kararında şöyle denilmektedir;” İlk Derece Mahkemesince, dosyada mevcut belge ve bilgiler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan beyanlarla birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmede; sanığın, olay tarihinde aralarında dava bulunan katılanlar B…… ve R…… ile katılanlar vekili olan diğer katılan N.. ve dava tanık olan katılan T..’nın duruşma çıkışında adliye koridorunda duruşma salonunun kapısı önünde bekledikleri sırada resimlerini çekmesine konu olayda; katıldıkları duruşmanın aleni ve açık oturumda icra edilmesi nedeniyle özel hayata dahil olmadığı, sanık tarafından, katılanların sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş özel hayatlarının gizliliğini ihlale yol açacak görüntülerin kaydedilmediği gibi, katılanların  adliye koridorunda bulundukları sırada dışarıdan rahatlıkla görülebilir vaziyette bulundukları, bu durumun katılanların özel yaşam alanları kapsamında değerlendirilemeyeceği gerekçeleri ile sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca beraat kararı verilmiştir.  Bölge Adliye Mahkemesince duruşmalı yapılan inceleme sonunda sanık ile katılanların taraf olduğu duruşma sonunda sanığın adliye koridorunda duruşma salonu kapısının önünde bekledikleri sırada resimleri çekmesine konu olayda, suça konu fotoğrafların başkalarının görmesini ve bilmesini istemeyeceği özel yaşam alanına ilişkin görüntüler olarak kabul edilemeyeceği, ancak kişisel veri niteliğinde olduğu kabul edilerek sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 136/1. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir. Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı anlaşılmakla, sanık müdafisinin yukarıda ilgili bölümde ileri sürdüğü bu kapsamdaki temyiz sebeplerinin reddine, ancak; dosya kapsamına göre; sanığın yargılandığı davanın duruşması sonunda  davanın tarafları olan katılanların duruşma salonunun kapısı önünden adliye koridorunda bekledikleri sırada, cep telefonunun kamera fonksiyonunu aktif hale getirip çekim açısını katılanlara yönelterek katılanların rızası dışında resimlerini arda arda çekmesine konu eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 134/1-2. cümlesindeki görüntü veya seslerin kaydedilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğu ve suçtan sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek adliye koridorunda çekilen resmin başkalarının bilmesini ve görmesini istemeyeceği özel yaşam alanına ilişkin olmadığına dair yasal, yeterli ve geçersiz olarak yazılı şekilde aynı Kanun’un 136/1. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan mahkumiyet kararı verilmesi, hukuka aykırı olup  açıklanan nedenlerle sanık müdafisinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin kararının 5271 sayılı CMK’nın 302/2. maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA, aynı Kanun’un 307/5. maddesi uyarınca ceza miktarı açısından sanığın KAZANILMIŞ HAKKININ SAKLI TUTULMASINA, Dava dosyasının, 5271 sayılı CMK’nın 304/2 maddesi uyarınca İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 21.04.2025 tarihinde karar verildi[7].

Özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun takibi şikâyete tabi olup uzlaşma kapsamında olmasına rağmen verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun takibi şikâyete tabi olmayıp uzlaşma kapsamında bulunmamaktadır.


[1]  Korkmaz   İbrahim, Kişisel Verilerin Ceza Hukuku Kapsamında Korunması, 2. Baskı., Ankara, 2019, s.29.

[2] Eraslan, s.  120/121.

[3] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 24.01.2018 tarihli,2017/1386 esas ve 2018/832 sayılı kararı. “Sanığın katılana ait kişisel veri kapsamında bulunan günlük kıyafetler ile çekilmiş resimlerini Tahir’e göndermesi ve katılana ait cep telefonunda bulunda numaraları ajandaya kaydetmek suretiyle ele geçirme şeklinde gerçekleşen eylemlerin bir bütün halinde 5237 sayılı TCK’nın 136/1. maddesinde düzenlenen verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturduğu kabul edilerek sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmuştur”. Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 07. 07. 2025 tarihli, 2022/8330 esas ve 2025/6047 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[4] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 07. 07. 2025 tarihli, 2023/3260 esas ve 2025/6084 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[5] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 16. 06. 2025 tarihli, 2023/2887 esas ve 2025/5323 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[6] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 21. 05. 2025 tarihli, 2022/1062 esas ve 2025/4718 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır). “Sanıkların katılana ait kişisel veri niteliğindeki görüntüsü ve fotoğrafını bilgi ve rızası dışında paylaşan sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettikleri gerekçesiyle sanıklar hakkında 5237 sayılı Kanunun 136/1. maddesinde düzenlenen verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan ayrı ayrı cezalandırılmalarına karar verilmiştir”. Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 21. 04. 2025 tarihli, 2025/76  esas ve 2025/4104 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).

[7] Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 21. 04. 2025 tarihli, 2024/4367   esas ve 2025/4072 sayılı kararı (UYAP isimli Yargıtay kararlarına özel erişim sağlayan sistemden alınmıştır).